Bugün maçla ilgili konuşacak pek fazla konu yok. Bunun sebebiyse bugüne kadar yazdığım Oyunu Anlamak yazı dizisinde Trabzonspor’un iyi ve kötü yönlerini zaten yazmış olmamdı.
Dolayısıyla Trabzonsporluların bugünkü “vasat” oyuna neden şaşırdıklarını anlayabilmek mümkün değil.
Bir takımın oyunu, ülkenin şartlarına bağlıdır. Esasen oynadığınız güzel oyun, başka dış etkenlerin güzelliği kadardır. Ülkenin siyasî atmosferinin, ekonomik durumunun, insanların yüzünün gülmesinin veya aç olmasının futbol üzerinde direkt etkisi vardır.
Gaziantep, 5-3-2’yi oldukça temposuz, topu rakibe bırakmak suretiyle kontra atak ve duran toplarla etkili olmaya çalışan sıradan bir Anadolu. Bir Anadolu takımına göre bireysel anlamda etkili futbolculara sahipler. Oyunlarının en güçlü tarafı hızlı futbolculara sahip olmaları ve forvet ikilisinin mobilitesinin yüksek olması.
Öte yandan bu sıradan Anadolu takımı, temposunu biraz yükseltip kadro derinliği oluşturabilirse her an çıkış yapmaya hazır olduğunu belirtmek gerek. Bu sezon topladıkları 41 puanın 35’ini evinde toplayarak ligde iç sahada en çok puan toplayan 3. takım konumundalar. Bu anlamda bütçeleri dahilinde istikrarlı bir görüntü sergilediklerini söylemek mümkün.
Millî maçlarını meydan muharebesi olarak gören bir millet; şehirlerinin namusu addettikleri lig maçlarını, patates tarlası gibi bir zeminde sıkıntıdan patlaya patlaya izlemeye mahkûmdur.
Bu tür maçlarda dahi verilere göz atmak, oynanan oyunun adına ileriye dönük bir şeyler söyler. Teknik direktörler, ilk 11’e futbolcularının antrenmandaki verilerini dikkate alarak karar verirler. Eğer bir başka dış etken yoksa her futbolcu, sahada idman performansına yakın bir görüntü çizer. Trabzonspor, oyunun genelinde %66.8’lik topa sahip olma oranı yakalarken Gaziantep’te bu rakam %33.2’de. Veriler oyunu domine eden, topla oynayan tarafın Trabzonspor olduğunu gösterse de topa sahip olma oranına göre daha çok pozisyona giren taraf Gaziantep’ti. Trabzonspor alışıldığı gibi daha çok kısa pası tercih ederken Gaziantep’in hâliyle daha az pas yaptığı ve daha fazla uzun top denediği görülüyor. Trabzonspor %88’lik bir pas isabeti sağlarken Gaziantep %79’da kalmış.
Topla ne yapacağını bilen bir takım için topa sahip olmak, iyi bir seçenektir. Trabzonspor, ligin kalburüstü futbolcularına sahip olduğundan elbette topa sahip olma oyunu oynayabilir. Elbette bu tür zeminlerde, böyle rakiplere karşı başka oyunlar bulmak gerekir. Ancak bu, kulubün, oyun kültürünü oturtabildiğinizde mümkündür. Gerek Trabzonspor’un kadrosu, gerekse oyun kültürü şu an için pas oyununu içselleştirebilmiş değil. Örneğin oyunun son derece önemli bir parçası Cornelius, hem sezon başı kampı yemedi hem de gelir gelmez yaşadığı omuz sakatlığıyla birlikte neredeyse 1 ay takımdan ayrı kaldı. Trabzonspor, daha iyi organize olabilse elbette kendi oyunuyla maçı, bu zeminde dahi kazanabilirdi. Ancak bu, takımın aslarından en az 8-9 tanesinin sezon başı kampı yediği bir şartla mümkün olurdu.
Bugün oynanan Liverpool- Manchester City maçında dikkatimi çeken bir detay oldu. Liverpool, 2. golü yedikten sonra kendi 3. bölgesinde City’ye gegen-press uyguladı. S Sport yorumcusu bunu söyledikten sonra City’nin de buna karşın pasla çıktığını söyledikten sonra bu durumu şöyle izah etti: “Çünkü bu onların DNA’sında var.” Bir DNA oluşturabilmek için bugün birkaç puan feda etmek, çok da önemli olmasa gerek. Aslolan devamlılığın sağlanmasıdır. Bunun yolu da bir kurum kültürü oluşturmaktan geçmektedir.
Veriler bize Trabzonspor’un doğru bir yolda olduğunu gösteriyor. Bugünkü sonuç organize olamamak, organize olunca da bitirememek ile ilgili. Bu organizasyonlar ha deyince olacak şeyler değil. Bunun için önce zihinsel, sonra fiziksel idmanları artırmak gerekiyor.
Çoğu Anadolu takımı gibi sahaya yayılarak oynamayı tercih eden Gaziantep’e karşılık ofansif anlamda daha kompakt bir Trabzonspor ile karşılaşıyoruz. Cornelius’un da geriye gelmesiyle 10 numara bölgesinde 3 kişiyle çoğalan, Visca ve Nwakaeme’nin merkeze gelip gol aradığı şu durumda Trabzonspor hücumda sayısal anlamda üstünmüş gibi görünüyor. Ters olarak bu maçta çoğunlukla Hamšik’i sağ iç, Dorukhan’ı sol iç oyun kurucu olarak izledik. Bunun birkaç nedeni olabilir ama en büyük nedeninin Abdullah Avcı’nın sakatlıktan yeni çıkmış Vitor Hugo- Hamšik tarafının çok aksayacağını düşünmesi olduğunu düşünüyorum.
Trabzonspor’un oyuna girememesinin nedeninin de burada saklı olduğuna inanıyorum. Ne zemin ne de ülke futbolunun alışkanlıkları 4-2-3-1’i çift 6 veya çift 8’le oynamaya müsait değil. Bu maçta özellikle Siopis’in mücadeleci tarzı ve geriden oyun kurmada sağladığı avantaj çok arandı. Doğan- Furkan- Muhammet triosuyla orta yuvarlığı kazanan Gaziantep, oyunun büyük bölümüne pasif olarak hâkim oldu.
Orta sahayı kazanan Gaziantep, Maxim’in diyogonel toplarıyla oyunun yönünü değiştirmeye çalıştı. Bunda kısmen başarılı olduğu söylense de Figuereido’nun yalnız kalmasına bir çözüm üretemedi. Bazı dakikalarda Muhammet Demir’in Figuereido’ya daha yakın oynadığını görsek de bu riskin getirdiği kritik pozisyonlar Gaziantep tarafından değerlendirlemedi.
Dakika 17’de Sagal’ın kendi yarı sahasında kullandığı taç atışında topu alan Maxim, dar alanda rakiplerini geçtikten sonra topu merkezdeki Muhammet Demir’e aktarıyor. Elbette çalışılmış bir pozisyon değil bu. Bu tür bireysel hareketlerin zamanlaması tahmin edilemez olduğundan önlem alınması da mümkün değildir. Muhammet Demir’in topla buluştuğu an, iki opsiyonu var. Ya olması gereken pozisyonun biraz gerisinde olan takım arkadaşına dönecek ya da kaleye vuracak. Uğurcan’ın uzaktan şutlardaki başarısı ve Trabzonspor’un sene başından beri şut attırmayı bir taktik olarak kullandığını düşünürsek bu durumda sağ tarafa dönmek daha mantıklı. Muhammet Demir’in şutu az farkla auta çıkıyor.
2 dakika sonrası.. Maç boyunca Peres- Visca ve bunlara katılan Hamsik’in sağ tarafı iyi kullanmaya çalıştığını gördük. Bu paslaşmadan içeriye kateden Visča, çevirdiği ilk topu savunma uzaklaştırsa da ikinci topta Cornelius’u topla buluşturmayı başarabiliyor. Besbelli Cornelius, bu topu beklememiş ki topun gelişine göre oldukça kötü pozisyon almış. Bunu darbeli bir kafa vuruşuyla telafi etmek isteyince de topu direğe nişalanmış. Pozisyonu iyi takip eden Günay, direkten içeriye doğru yönelen topu tokatlıyor.
Hamšik’in sol taraftan taşıdığı topta Dorukhan, topu almadan önce çevre kontrolü yapsa tam 4 arkadaşının bomboş olduğunu görecek. Dorukhan’ın topu üstten auta çıkıyor.
Hızlı pas sonrası topa yetişemeyen Hamšik, oyuncu takibini bırakıyor. Trabzonspor sağ tarafından içeriye kateden Figuereido, topu doğru noktaya sürüyor. Tam bu anda ya soluna dönüp rakibine 3v1 üstünlük kurmalı ya da Muhammet, işaretli yere doğru koşu göstermeliydi. Topu sürmeyi tercih eden Figuereido’nun ceza sahası dışından çektiği zayıf şutu, Uğurcan direk dibinde çeliyor.
Antep adına en net ve en doğru pozisyondu. Sağ bek Kitsou, topu merkeze doğru sürüyor. Trabzonspor savunmasının dağılmasının ardından merkezdeki boşluğa yönelen Figuereido, Muhammet’e duvar oluyor. Pasında Muhammet Demir’in zayıf şutuna Uğurcan iyi uzanıyor.
Hamšik’in sol içten getirdiği topta Cornelius, sırtı dönük dubar oluyor. Tekrar topla buluşan Hamšik, Visča’yı kaçırıyor ama Visča, ilk dokunuşu iyi yapamıyor. Cornelius’un da ceza sahasına koşu atması gerekirdi. Açısı iyice daralan Visča, topu kalecinin üzerine vuruyor. Avcı, benzer bir organizasyonu, geçen sene Gaziantep’e karşı yine denemiş ve başarılı olmuştu.
Gelişen kontra-atakta Peres’in pasında topla buluşan Visča, çevre kontrolü yapmıyor. Çünkü yapsa yalnızca 1 saniye sonra ceza sahasında olacak Ömür’e topu çıkarıp gol pasını verebilirdi.
Topu çekip vurmayı deneyen Visča’nın etkisiz şutu, yan ağlarda kalıyor.
Teknik direktörlerin oyuna müdahaleleri, yedek kulübesinin imkânlarıyla sınırlıdır. Her iki takımın da yedek kulübesi, çok sınırlı olduğundan 90 dakika boyunca aynı sahnenin tekrarlandığını gördük. Alınan riskler de değerlendirilemeyince maçın momentumu iyice düştü ve zevksiz bir karşılaşma izledik.
Ülke olarak enerjimizi doğru yere yöneltmeli, akılcı ve makul eleştirel getirmeliyiz. Spor kendimize göre yor’duğumuz bir alan değildir. Bu yüzden spor, dışarıdan bakan bizler için yorumlanacak bir şey değildir. Kurmaca, olayın aslını öğrenmemize engel olur ki oyunu anlamak isteyenler, anlatıların azizliğinden her zaman sakınmalıdır.
Yazının başında bir takımın oynadığı oyunun ülke şartlarıyla ilgili olduğunu belirtmiştim. Futbolda eleştiri, olumlu veya olumsuz anlamda her zaman vardır. Bugünkü oyunun sebepleri de mesela kadro planlaması, altyapıdan A takıma oyuncu çıkarma gibi konulardır. Tam da böyle durumlarda önce antrenman kalitesini yükseltmek, sonra rötasyonda kullanabilmek adına genç ve istekli oyunculara sahip olmanız gerekir.
Evet; Yunus Mallı, İsmail Köybaşı, Koita Trabzonspor’un sene başından beri verim alamadığı üstelik mâlî külfeti de olan futbolcular. Yedek kulübesine bu tür harcamalar yapmamak için altyapıya harcama yapmak gerekiyor. Ki her bir genç futbolcunun sahada ayaklarının yere sağlam basabilmesi için de bu 10 yıllık şampiyonluk hasretinin sona ermeliydi. Bu sene Abdullah Avcı’nın yapmak istediği buydu. Şimdi bu düşüncenin doğru ve yanlış yönleri masaya yatırılmalı, hem ülke hem de Trabzonspor futbolu adına başarılı ve başarısız yönleri tartışılmalıdır.
Bundan sonra Trabzonspor’un bu tür konulara yönelmesi, her sene yarışın içinde olması için kendi içinde bir yarışmacı kültür oluşturmaya odaklanması gerekmektedir.