Giriş
İroni olsun maksadıyla adına süper denilen ligimiz, nihâyet başladı. 20 takım 10 karşılaşmayla birlikte lige start vermiş oldu. Bizler de sizler için karşılaşmalardan öne çıkan notlarımızı tek bir başlık altında topladık.
Önce genel bir ilk hafta değerlendirmesi yapalım. Önceki yıllara oranla takımlarımız daha dinamik, daha hücum çeiştliliğine sahip, daha doğru savunma yapan bir görüntü içerisindeydi. Bunun muhteşem bir ilerleme olduğunu düşünmüyorum çünkü futbol eğitiminin olağanüstü bir gelişme göstermesiyle birlikte artık kötü futbolcuya neredeyse yok. Belirli bir standarttaki futbolcuyu bulup getirmek, bilgiye bu kadar kolay ulaşılabildiği bir çağda zor olmasa gerek. 10 transferden 1-2 ıskanın yapılması son derece doğaldır. Doğal olmayan bir takımın 10 futbolcu transfer etmesidir. Sirkülasyon, bir istikrarsızlığın göstergesi olup sportif ve idari anlamda bir istikrara sahip olmayan takımların başarılı olması zaten beklenemez.
Trabzonspor: 1-0 Antalyaspor
Sezonun açılış maçı, Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın Avrupa maçları sebebiyle Trabzonspor ile Antalyaspor arasında oynandı. Trabzonspor’un ilk otuz dakika hücum çeşitliliği açısından ortaya koyduğu performans, beklentilerin düşük tutulması dahilinde son derece umut vericiydi. Trabzonspor’un savunma performansı, maçın geneline baktığımızda pek iyi olmasa da ilk yarıda ikinci bölgede bekleyip adam adama yaptığı doğru savunma, Trabzonspor’un taktiksel açıdan da geliştiğinin bir göstergesiydi. Şunun kesinlikle unutulmaması gerekir: Bjelica, bir enkaz devralmış değil. Yalnızca geçen sene idari kargaşa sonrası oyun hafızasını unutmaya başlamış bir Trabzonspor’u devraldı Hırvat hoca. Bunun yanında Trabzonspor’un bir de transfer yapamama sorunu bulunuyor ki bunun sebebi de şehrin sosyal imkânlarından başka bir şey değil. Azıcık sükseli oyuncular çok büyük paralar verilmedikçe Trabzon şehrini tercih etmiyor. Buraya gelen çoğu oyuncu da Trabzon’a gönül rızasıyla gelmiyor. Ama birkaç istisna hariç gelen oyuncular Trabzon’u çok seviyor. Trabzonspor, bu problemi ancak hem yetiştirici hem de yarıştırıcı olmakla aşabilir. Napoli, Dortmund gibi şehir kulüpleri iflasın eşiğinden hem yetiştirici hem de yarışmacı olarak döndü.
Antalyaspor’a gelince… Antalyaspor hakkında konuşmak için çok erken ancak bu sene de orta sıralardan kurtulabileceğini sanmıyorum. Takımın omurgasını oluşturan Haji Wright, Luiz Adriano ve Fernando’nun ayrılışı sonrası elbette bir bocalama yaşayacaklardır. Bununla birlikte Antalyaspor, hiçbir zaman tempolu bir takım olamadı. Çoğu zaman çok az olan gücünü idareli kullanma yoluna gitti. Nuri Şahin’in antrenman yöntemlerini veya transfer politikasını gözden geçirmesi gerektiğini düşünüyorum. Antalyaspor, Fernando ile birlikte önce merkez hücumlarını artırma yoluna gitmiş ancak daha sonra kadrosundaki hızlı kanat oyuncularının varlığı sebebiyle merkez hücumlarını artırma planından vazgeçmişti. Şimdi aldığı oyuncular ise ofansif bire birleri çok kuvvetli, ayakları çizgiye basan kanat oyuncuları. Dolayısıyla Nuri Şahin’in fikir değiştirdiğini söyleyebiliriz. Yalnız bir ön liberonun takıma dahil olmamış olması, Antalyaspor’u geriden oyun kurararken beklere çok bağımlı duruma sokuyor. Antalyaspor beklerine yapılacak şiddetli baskı, Antalyaspor’u kitleyebilir. Tabii değerlendirme yaparken finansal etkenleri de göz önüne almamız gerek. Artan döviz kuru ve enflasyonla birlikte kulüplerin masrafları çok arttı. Fernando’yu takımda tutmak kadar yerine birini bulmak da zor. Bir diğer dikkat çekmek istediğim husus ise Antalyaspor’un hem sportif hem malî açıdan zaten zor durumda olduğu. Birkaç sene evvel kendine düşmemeyi hedef koyan bir takımın bugün istikrarlı bir şekilde orta sıralarda yer alması başarıdır. Nuri Şahin’in başarılarının devamını dilerim.
Konyaspor: 1-1 İstanbulspor
Neden bu kadar gergin geçtiğini anlayamadığım Konyaspor- İstanbulspor maçında ilk dakikaları hariç futbol denen oyunla uzaktan yakından hiç de alâkası olmayan bir şeyler yaşandı. İkinci yarısı tam bir kör dövüşü olarak geçen maçta İbrahim Yılmaz’ın hem mental hem de fiziksel anlamda Süper Lig’e hazır duruma gelmesi sevindiriciydi. Belli ki İstanbulspor, elindeki yetersiz kadro sebebiyle 1-0’a yatmak istedi ancak Konyalı oyuncuların buna karşılık vermesi hele de 1-0 gerideyken çok saçmaydı. Adil’in üst düzey bir oyuncu olmasının önündeki tek engel mental sorunları. Buna karşılık Konya’nın gol bulmak için 40’a yakın orta yapması, hem Konya’nın merkez hattı hem de ofansif gücünü vermesi bakımından önemli bir veri. İlhan Palut döneminde tempo yaptırsın diye alınan ama garip garip paslar atmak dışında hiçbir şey yapmayan Bruno Paz’ın yanına bir de Türkiye’de 2.5 yıl üst seviye nasıl futbol oynayabildiğine hayret ettiğim Yunus Mallı eklenince Konyaspor, merkezinde Soner Dikmen haricinde kimse kalmamış oldu.
Kasımpaşa: 3-2 Ankaragücü
Öncelikle şunu söyleyelim: Ankaragücü, Ömer Erdoğan döneminden beri çok direçli bir takım. Tolunay Kafkas, buradan devraldığı oyunu, iyi bir noktaya taşıdı. Bu, yeterli mi? Elbette değil. Ankaragücü, bundan çok daha fazlasını başaracak güce sahip. Genel olarak Türk takımları bundan çok daha fazlasını başaracak güce sahip, bu yalnızca Ankaragücü’ne has bir durum değil. Tolunay Kafkas’ın maç sonu açıklamalarını dinledim. Ümit Miili Takım’da görev yapmış bir teknik direktör kendisini Türkiye ile kıyaslıyorsa milli takımın da ülkenin de o teknik direktörün de vay haline. Ankaragücü’nün 3’lü savunmada çok bariz yerleşim hataları var. Öndeki 4’lü de tam olarak birbirini tamamlayacak profilde oyuncular değil. Önemli olan 3’lü veya 4’lü değil bir oyun bulabilmek. Maçın 2-0’dan 2-2’ye gelmesi, Ankaragücü’nün ne kadar dirençli bir takım olduğunun işareti.
Gelelim Kasımpaşa’ya… Kemal Özdeş, Kasımpaşa’nın yükselişinde önemli rol oynayan biriydi. Şimdi teknik direktör olarak yeniden takımın başında olması Kasımpaşa için bir artı olacaktır, bu maçtaki oyun ve galibiyet bu artıyı göstermiştir. Görünen o ki Kasımpaşa transfer dönemini verimli geçirmiş. Eğer Kasımpaşa, sahipleri tarafından ilgilenilen bir kulüp olursa pekâlâ başarılı olabilir. Kasımpaşa’nın tek bir sorunu var, o da istikrar. Esasen Türk futbolunun genel bir sorunu olan istikrarın Kasımpaşa’daki sebebi, kulüp sahiplerinin kulüple yeterince ilgilenmemesi…
Pendikspor: 1-5 Hatayspor
Pendik gibi semt takımlarının Süper Lig’de yer almasını doğru bulmuyorum. Çünkü Türkiye’de bu tür işlerin siyasi destekle gerçekleştiğini bilmeyen yoktur. Sonuçta yatırım alan, milletvekili dişli çıkan, başkanının ilişkileri iyi olan kulüpler üst liglere çıkabiliyor. Pendik gibi semtlerin doğrudan insana yatırım yapması lazım. Yapıyorsa daha çok yapması lazım. Pendikspor’un kadro kalitesi, Süper Lig’in yanından dahi geçemez. Ligde kalması ise bir mucize olur. Bu mucizeye inanmaya değer mi? Türkiye’de hayatımız mucizelere inanmakla geçiyor zaten.
Hatay ise zaten beklentinin olmadığı bir takımdı. Bir deprem şehri takımı olmaları, onları birbirine kenetleyecektir. Bu sene Hatayspor, ne yapsa zaten beklentinin üzerine çıkmış olacak. Volkan Demirel ise Hatay’ın en büyük şansı. Geçen sezon başında düşecek gözüyle bakılan Hatay, bu sezon oyunuyla bir şeyler vadediyorsa bunda aslan payı Volkan Demirel’indir. Özellikle ofansif çeşitliliği çok yüksek bir takım olmuş Hatayspor. Defansif anlamda Pendikspor maçını bir veri olarak alamasak da Volkan Demirel’in savunmacı bir hoca olması, içimi biraz olsun rahatlatıyor.
Ancak sezon öncesi Volkan Demirel’in söylediklerine katılmıyorum. Hatay, neden insanların ikinci takımı olsun ki? Benim tek bir takımım var o da Trabzonspor. Ancak Hatayspor’nın geri kalan 18 takımla birlikte başarılı olmasını isterim. Çünkü ben rakibimin başarılı olmasını isterim. Rakibimin başarısı, benim başarımdır. Sportmenlik budur yoksa yalandan yere Hatay’ı ikinci takım olarak sahiplenmek veya deprem bölgesinde olması dolayısıyla onlara pozitif ayrımcılık uygulamak değildir. Spor, pozitif ayrımcılığı kaldırmaz. Volkan Demirel’in kendini yanlış ifade ettiğini düşünüyorum. Bu da onu yanlış düşünmeye itiyor. Yanlış düşünce birilerinin çok daha yanlış düşündüğü bir ortamda bir süre bizi başarılıymış gibi gösterebilir. Ancak bu, bizi yalnızca bir süreliğine idare eder. özetle kendimizi kandırmamıza yardımcı olur.
Kayserispor: 0-0 Galatasaray
Kayserispor, 2 yıldır transfer tahtası kapalı olmasına ve istikrarlı bir şekilde en iyi oyuncularını kaybetmesine rağmen teknik direktörünün becerisiyle orta sıralara tutunmayı başarıyor. Çağdaş Atan, çok iyi bir teknik direktör oldu mu? Hayır! Olabilir mi, neden olmasın? İşte Kayseri, onun için çok iyi bir fırsat. Ancak Çağdaş Atan, bu durumuyla çok daha iyi yerleri hak ediyor. Bence Kayserispor, Çağdaş Atan’dan sonrasını düşünsün. Çünkü anladığım kadarıyla durumları hiç iyi değil. Çağdaş Atan, 4-3-2-1 ile merkezi çok iyi kapattı ama Galatasaray’ın hiçbir hücum planı da yoktu. Tıpkı Fenerbahçe gibi doğaçlama, daha doğru bir deyişle, Galatasaray, hücumda bireysel becerilere dayalı bir anlayışa sahip. Bu, futbolcuların birbirini mükemelen tamamladığı ve çokça birlikte oynadığı bir durumda mümkün olabilir. Ama hem gözlediğim kadarıyla birbirini tamamlamayan hem de geç bir araya gelmiş bir kadronun tek planının bireysel beceriler olması endişe verici. Örneğin Torreira’dan başka kesici orta sahası olmayan Galatasaray, bu mevkide büyük sorunlar yaşayabilir. Bu kadar maliyet ve yıldızlarla dolu kadro, ufak bir tökezlemede üzerine idari beceriksizler eklenirse takım içi dengelerin bozulmasına yol açabilir. Bu kadro, kendinden beklenen oyunu ancak sezon sonu veya bir sonrakim sezon verir. Çünkü dikkatinizi çekmek isterim, Galatasaray geçen sene de ofansif çeşitliliğe sahip bir takım değildi. Kayserispor’un dar kadrosu ise sezonun ilerleyen haftalarında sorun yaşatabilir. Çağdaş Hoca’ya kolaylıklar dilerim…
Sivasspor: 1-1 Samsunspor
Sivasspor’da çiçeği burnunda teknik adamımız Servet Çetin’in lige henüz hazır olmayan Samsunspor karşısında gösterdiği etkisiz futbol hayal kırıklığı yarattı. Servet Çetin’in eski bir savunmacı olarak dağınık Sivasspor’un savunmasını toplayacağını düşünmüştüm. Ama yenilen basit gol ve maç boyunca sıklıkla gördüğümüz yerleşim hataları beklentilerimizi boşa çıkardı. Nihayetinde Rıza Çalımbay’ın yardımcılığından teknik direktörlüğe terfi eden Servet Çetin’in takımda çok da bir şey değiştireceğini sanmıyorum. Sivas, istikrar içinde istikrarsızlık yaşamaya devam eder. Samsun ise büyük ihtimalle 4 büyüklerden seken oyuncuları toplamaya çalışıp bu seneyi en iyi şekilde atlatmaya çalışacak. Daha önceki kötü tecrübesinden ders çıkarmış bir Samsun şehri var. İçerideki maçlar ve Hüseyin Eroğlu farkı Samsunspor’un avantajı.
Fenerbahçe: 2-1 Gaziantep
Bu sene de transfer sezonunda zirveye oynayan Fenerbahçe, erken dakikalarda golcüsü Dzeko’nun ayağından bulduğu gollerle öne geçse de skor üstünlüğünü eline alıp topla daha fazla oynadığı dakikalarda kötü bir performans sergiledi. Önce 10 kişi kalan rakibine karşı basit bir duran top organizasyonundan Altay’ın topu tek hamlede yakalamak istemesi sebebiyle topla birlikte bilmem kaçıncı kez içeri girerek bir gol yedi. Bundan sonra Antep’in cılız ataklarına karşılık Fenerbahçe’nin pek de bir şey üretemediğini gördük. Antep’in hiçbir gücü olmadığı zaten ortada. Erdal Güneş’in ise henüz bu seviyede birinci adamlık yapacak seviyede olmadığını düşünüyorum. Ellerinde Markovič var, Maxim var, Gradel var. Kalecileri Batuhan, gelecek vadediyor. Aslında çok da kötü bir kadro değil bu. Eğer savunmayı doğru yapabilirlerse bireysel becerilerle maç çözebilirler.
Adana Demirspor: 2-1 Rizespor
Adana Demirspor da oyununu biraz merkeze doğru kaydırmalı. Bu stoper tandemi ve Badou, Stanbouli, Emre Akbaba gibi oyuncularla oyunu geriden kurmak pek mümkün görünmüyor. Bunun için alınan Simon Delì’den de verim alınamamıştı. Kluivert, anlaşılan Akintola’yı çizgi oyuncusundan ziyade yardımcı forvet gibi kullanmak istiyor. Stoperlerin, 6 ve 8 numaraların topla çıkışlarının önemli olduğu Adana Demirspor’da savunma arkasına atılacak uzun toplar da tehdit oluşturabilir. Bazen bloklar arasında bağlantı sorunları yaşadığı gözlemlenebiliyor. Savunmanın derinde konumlanışı, hücum hattındaki oyuncuların konsantrasyon kayıpları bunun en büyük sebebi. Alt yapıdan oyuncu çıkaramaması Adana Demirspor’un en önemli sorunu.
Çaykur Rizespor ise İlhan Palut’la bir projeye atıldı ama hayırlısı diyelim. İlhan Palut’un oynatmak istediği oyunla Rizespor’un sahası ve Rize’nin iklim koşulları hiç bağdaşmıyor. Kış aylarında deplasman takımları için bir çile olan Rize deplasmanı, kör dövüşünden başka bir oyuna müsaade etmez. Ben de bu hikâyenin sonunu merakla bekleyenlerdenim ama İlhan Palut’la birlikte Rizespor çok dengeli bir takım hâline gelebilir. Yıllardır 5-6 kanat forvet alıp bir tek stoper alamayan Rizespor en azından İlhan Palut’la bir yapılanmaya gidebilir. Umut.. Belki…
Alanyaspor: 2-0 Başakşehir
Alanyaspor- Başakşehir maçında iki taraf da beni çok şaşırttı. Birincisi Alanyaspor’un bu kadar hücum çeşitliliğine sahip olmasını beklemiyordum. Başakşehir’in ise bu kadar asenkron hareket etmesini beklemiyordum. Başakşehir hedefsiz kalmış bir görüntü verdi. Her zamanki o, her ne olursa olsun iyi bir takım olan Başakşehir kimliğinden çok uzaktılar. Bu sene daha çok genç oyuncu transfer ettiler. Bence kulübü daha iyi bir yerlere çıkarmak istiyorlarsa daha çok yetiştirici bir kulüp profili olmalı Başakşehir. Seyirci baskısının olmaması, bunun için bir fırsat olarak görülmeli. Alanyaspor ise yine mükemmel bir başlangıçtı yaptı. Şimdiki hedefleri 30 dakika oynadıkları pozitif futbolu 40-50-60 dakikalara çıkarmak olmalı. Efecan gibi birkaç oyuncuya daha sahip olsalar Alanyaspor’u şampiyonluk yarışında dahi görebiliriz. Ömer Erdoğan ise kendi oyun anlayışına uygun, isabetli transferler yaptı. Hadergonaj transferini çok önemsiyorum mesela. Hadergonaj bu ligin en under-rated oyuncularından biri.
Karagümrük: 0-1 Beşiktaş
Beşiktaş maçlarını izlemek benim için artık bir eziyete döndü. Gole çok uzak Salih ve Amir ikilisi, Gedson’un tek başına bir şeyler yapmaya çalışması, Aboubakar’ın her şeyi yapacağım diye hiçbir şey yapamaması… Mesele yalnızca transfer değil. Beşiktaş hem sportif hem de idarî anlamda çok kötü yönetiliyor. Güç bela kazandığı bu maç da bir şeyin göstergesi değil. Çünkü diğer tarafta futbolu bırakır bırakmaz antrenörlüğe soyunan, 1 yıl yardımcı antrenörlük yaptıktan sonra teknik adamlığa soyunan bir Alparslan Erdem var. Neden Alparslan Erdem diye sormak isterim. Alparslan Erdem’in futbola nasıl bir bakışı var? Neyi değiştirecek veya ne çözüm üretecek Alparlan Erdem? Karagümrük, en iyi oyuncularını kaybetti. Üstelik bu oyunculardan bonservis de elde edemedi. Geçen sezon kısıtlı imkânlar içerisinde Andrea Pirlo’nun bir oyun bulması 10-15 haftayı bulmuştu. Bu yıl da benzer bir durum bekliyorum. İlerleyen haftalarda son hamlelerin de yapılmasıyla birlikte Karagümrük oyunu da oturmaya başlayacaktır.