Simya; bütün elementleri, o zamanlar dünyanın en önemli elementi sayılan altına dönüştürmeye çalışmalarına verilen ad.
İnsanoğlunun açgözlülüğünden ortaya çıkmış, adına bilim diyemeyeceğimiz bu uğraşı, yerini Kimya bilimine bırakmış.
Koca koca adamlar bir zamanlar her ne kadar böyle saçma sapan işlerle uğraşmış olsa da bu saçma sapan işler, sonunda insanlığa faydalı olacak bir bilim dalının ortaya çıkmasına sebep olmuş.
Örneğin Orta Çağ Avrupası’nda “Bir toplu iğnenin ucunda kaç melek dans edebilir?” kabilinden sorular aslında modern bilimin temelinin atılmasına sebep olacaktı.
Bilirsiniz doğadaki her canlının döngüye bir katkısı vardır.
Ertuğrul Doğan hazretlerinin 30 dakika görüşerek apar topar Trabzon’a getirdiği Bjeliča, bir Türkiye- Hırvatistan maçı öncesi, Trabzonspor’da son günlerini geçiriyor. Hani şu 3 hafta önce Beşiktaş’ı yenip Ertuğrul Doğan hazretlerinin görev süresini uzattığı için teşekkür ettiği Bjelića. Demek ki Beşiktaş- Trabzonspor maçının kazananının 1 hafta daha fazla kredisi olacakmış. Allah’ın işi.. Hayret…
Malumunuz şu sıralar Trabzon’da Afganli -Trabzonlular böyle der- ve Suriyelilerden çok Hırvat var. O yüzden Bjelića, alacaklarının tamamını almadan gitmez. 2.5 milyon eurolar konuşuluyor. Başkanımızın parası olduğuna göre bu paralar dert edilecek kadar olmamalı. Hani parası vardı, başkan olmak da parası olanın hakkıydı ya!
Sonuçta kadro yap desen kâğıda 11 kişiyi yerleştirmekten âciz yönetime kurulmuşlar böyle uygun görmüş. Bize düşen 961 liraya forma almak. Malum, hem Zeyyat Kafkas hem de Ertuğrul Doğan kendi içlerinde önemli kimselere forma dağıtma yarışına girdiklerinden kasa eksik verdi. Şimdi kapatma zamanı…
Altın gibi kulübü boka çevirmeyi başardığından sevgili Ertuğrul Doğan’a ve maçı ultra-viole gözlüklerle maratondan seyredecek tüm taraftar gruplarına Nobel Simya Ödülü versinler. Böyle yardımsever kimseleri Darü’l Aceze’de görmek isteriz doğrusu…
Ayrıca prim gününü doldurmak için futbol oynamak zorunda kalan bütün futbolcuları, yalvar yakar ülkeye getirerek ülke futbolumuzun kimyasını bozan Boğaziçi Kimya mezunu Abdullah Avcı’ya da en iyi yönetmen dalında Oscar versinler!
Çünkü u zamana kadar bu kadar kötü yazılmış bir senaryonun bu kadar iyi oynatıldığı görülmüş değildir.