Trabzonspor’un artık borcu morcu kalmamış, tebrik edilesi bir iş. Oysa Yoroz’dan görünen o g*t, bizimdi, hepimizindi.
Yorozdan görünen g*t benimdir, g*tümüz Yoroz’dan görünüyor şeklinde iki varyantı olan bu deyim, yoksulluğu ifade ediyor. Anlatılmak istenen şu: O kadar fakirim ki kendime dön almaya bile param yok. Yoroz da Çarşıbaşı ile Akçaabat’ın Mersin beldesinin arasında kalan bir bölgenin adı. Muhtemelen açık ve ortada kalan bir yer olması sebebiyle burası tercih edilmiş.
Peki, daha geçen devre arasına kadar g*tü Yoroz’dan görünen Trabzonspor nasıl oldu da bankalar birliği anlaşmasından çıkacak kadar borç ödeyebildi?
Trabzonspor, satılacak. Buna zemin hazırlanıyor? Kim tarafından? Tabi ki siyaset tarafından.
Zaten kim borcu olan bir kulübü satın almak isterdi ki? Biz de Ağaoğlu göreve geldiğinde Trabzonspor safiyane duygularla istikrara kavuşacak sanmıştık. Meğer bütün çaba, Trabzonspor’u temiz bir şekilde yabancı yatırımcıya teslim etmekmiş.
Ki zaten nereden geldiği belli olunmayan bu paralarla Trabzonspor, çoktan birilerine bağlanıyor olabilir. Kısa vadede borç ödeme bahanesiyle kimlere bağlandığı belli, uzun vadede ise belli değil. Beni en çok da bu korkutuyor.
Şehirle ilişkisi olmayan, halktan kopuk ama başarılı bir Trabzonspor yaratacaklar. Tribünler; futbola, tribüne, felsefeye ve Trabzonspor’a yabancı insanlarla dolmaya devam edecek. Kadro yapan sütçü Temel Dayı, “Eski Trabzonspor yok” derken Trabzon’un ortasına bıraksan yolunu bulamayacak kadar halktan kopuk olan Erdal Hoş, köşesinde, kadro yapan Sütçü Temel Dayı güzellemesi yapacak.
Oysa aynı Erdal Hoş, 70’lerdeki Trabzonspor’un üreticinin ürettiğinin para etmesiyle efsane olduğunu yazmayacak, yazamayacak.
Şimdi süt para etmiyor, köylünün de satacak ineği kalmadı uyduruktan kurduğunuz kadrolar için!
O hâlde tek çözüm kulübün satılması mı? Belki de çözüm daha derinde ama aynı zamanda ortadadır.
Köylünün ineğini kim aldı?