İstisnaî durumlar hariç dünyanın hiçbir yerinde kupa maçlarının, lig maçları gibi tempolu geçtiği görülemez. Sürdürülebilirliği sağlamak adına bir kulüp için lig maçları her zaman daha büyük önem taşır. Hem hafta arası oynanan bu maçlar, hedefsiz futbolcular tarafından “angarya” görülür. Bu yüzden ağırlık her zaman lig maçlarındadır. 

Kupa maçları, daha çok forma şansı bulamayan veya alt yapıdan çıkan oyuncular için bir fırsattır. Burada asların içine monte edilmeye çalışılan oyuncuların, takımın A planına ne kadar uyum sağladığı test edilebilir. 

Hafta sonu maçlarını zaten detaylıca analiz ettiğimden kupa maçlarını genel bir değerlendirme yaparak yazacağım. 

Zaten sezonun geri kalan bölümü için Trabzonspor hakkında detaylıca analiz yapmamız gereken bir durumun oluşacağını düşünmüyorum. Zaten mevcut imkânlar dahilinde Trabzonspor, gelişebileceği kadar gelişti. Böyle bir tabloda, ligin sonuna gelinmişken oyun planının olgunlaşmış olması gerekir. Trabzonspor, kadro istikrarı sağlayamaması ve bazı mevkilerdeki sorunlara çözüm üretememesi nedeniyle bu sıçramayı yapamıyor. 

Trabzonspor, ikinci bölgedeki etkinliğini artırsa da işte bu yüzden üçüncü bölgede topu, Cornelius’la buluşturmakla ilgili sorununu çözemiyor. Bu sorunla karşılaştığında da Cornelius’un yanına bir futbolcu daha koymak yerine merkeze 1 kişi daha fazla atmayı tercih ediyor. Çünkü yedek kronik sakat santrfor Koita da Cornelius gibi duvar özellikli. Cornelius’un arkasında ortalama bir tek vuruş santrforu alınsaydı takım olmak adına daha iyi bir hamle olurdu.

Bu durumda orta saha oyuncularının, ceza sahasına koşu atması beklenir. Ancak buna da ligin antrenman kalitesi engel oluyor. Merkezin kapanmasından ve sağ bekin oyun içinde sık sık gidip gelmesinden sebep Visča, çok daha çizgiye inmek zorunda kalıyor. Bu da merkezi kalabalıklaştırayım derken merkezden 1 kişi eksilmek anlamına geliyor. 

Özellikle bekleri oturtamamaktan kaynaklanan bu sorun sebebiyle Trabzonspor, ne geriden istediği gibi oyun kurabiliyor ne de sağlıklı şekilde set hücumu geliştirebiliyor. 

Stoperlerin yeterince atletik olamaması da takım boyunun uzamasına sebep olmaktadır. 

Özellikle ilk yarıda dar alanda oynanan etkili oyun, bize gelecek seneler adına umut verse de 55-60’dan sonra skor üretebilmek adına kompakt oyunun tamamen boşlanması bana 2019-2020 sezonu Trabzonspor’unu hatırlattı. Zaten gol de 19-20 senesinde Nwakaeme- Sørloth iş birliğinin kopyası gibiydi. 

Gol, bütün momentumu değiştirir. İkinci yarıda taze kan Visča, takımın hâlâ şampiyonluk yarışında olmamasını sağladı. Visča ile takım savunması verileri artışa geçerken Trabzonspor’un hücum çeşitliliği ve tahmin edilemezliği de artırıyordu. Ancak günümüz futbolunda Süper Lig’te bile bu bir yere kadar. Elbette her maçın ayrı bir hikâyesi var ama şampiyonluğa oynayan bir takımın 4 maçlık bir bölümde 1 mağlubiyet, 3 beraberlik alması da tesadüfle açıklanacak bir şey değil. Üstelik son dönemeçteki bu tempo kaybının getirdiği skoru alamama, 10 yıldır şampiyon olamayan bir takım üzerindeki baskıyı artıracaktır. 

Trabzonspor, olabildiğince merkez hücumlarını artırmaya çalışırken yukarıda belirttiğimiz sorunlardan ötürü üçüncü bölge etkinliğini sağlayamayınca özellikle sağ taraftan kesilen ortalarla Cornelius, topla buluşturulmaya çalışıldı. Burada Cornelius’un ön direkte konumlanmasına karşılık Kouassi’nin de ceza sahası içinde olduğunu gördük. Kouassi, daha içeriye katetmeyi seven bir kanat profilinde olduğu için ceza sahasında çoğalma adına anlık bir çözüm olabilir. Yine de Cornelius’a uygulanan yakın markajla birlikte Trabzonspor’un ceza sahasında sayısal üstünlüğü eline alamaması sebebiyle bu ortalardan da sonuç alınamadı. 

Şut ve orta çaresizliktendir, der Cem Dizdar. Trabzonspor’un orta planı da tutmayınca Bakasetas, Hamšik, Abdülkadir ve Visča’nın şut denemek zorunda kaldığını gördük. Bu şutlardan Bakasetas’ın pozisyonu dışında etkili bir pozisyon bulunamadı. 

Öte yandan Kayserispor’la ilgili bir önceki yazımda ne düşünüyorsam bugün de aynısını düşünüyorum. Hikmet Karaman, bu tür maçlarda rakibe göre savunma yapıp kanatlardan hızlı çıkarak pozisyon üretmeye çalışır. Genelde sahaya yayılarak oynamayı tercih eden Kayserispor’un 5’li savunmasının başarılı olduğu söylenemez. Başarısızlık, burada Trabzonspor’undu. Gavranovič gibi oyun içinde gelgitler yaşayan bir oyuncunun sahte 9 rolü de pek fayda getirmedi. Özellikle kendilerine çok büyük iş düşen Emrah Başsan ve Thiam da beklentileri karşılayamadı. Kayserispor, Emrah Başsan’ın içeriye girip ceza sahası dışından şut atması ve birkaç duran top hariç gol pozisyonuna giremedi. 

İlkesel olarak Ahmetcan gibi bir oyuncunun kendi mevkisi dışında oynamasına karşı çıksam da imkânlar ancak bu kadar. Savunmada pozisyon bilgisi, soğukkanlılığı ve pas tercihleri yanında özellikle topla çıkışları, sıkışan oyunu açmak için çok önemliydi. 

Kouassi, Ağustos ayından beri maç oynamadı ve geldiği yer Çin’in 2. ligi. Bu sezon, onun için zaten kayıp olacaktı. Fiziği onun ancak bu kadar oynamasına izin veriyor. Yine de hızı ama özellikle de içeriye katetmesi ve topsuz koşuları modern oyunda aranan özelliklerden.

Puchacz’ın pas tercihi hataları, defansif anlamda pozisyon bilgisi eksiklikleri fazlasıyla göze batmaya devam ediyor. Akıllıca olan, ondan sene sonuna kadar alınabilecek verimin maksimumunu almaktır. Teknik ekibin bunun için çaba gösterdiğine ve göstereceğine inanıyorum. 

Diğer düşüşte olan futbolcuların problemi, yukarıda bahsettiğim nedenler. Yoksa Trabzonspor’un verilerinin iyiye doğru gittiğini söylemek mümkün. 

Avrupa’yla aramızdaki fark, bir günde açılmadı. Kapanması da bir günde olmayacaktır.