Özkan Sümer, başkan seçilir seçilmez tribünlerdeki tel örgüleri kaldırtmıştı. Şimdilerde de yorumculuk yapan birisi tel örgülerin kaldırılmasının yanlış olduğunu bağıra çağıra anlatırken aksine tellere elektrik verilmesi gerektiğini söylemişti.

Zor zamanlarda hemen birlik olabilen, kendi arasında organize olmayı bilen ancak buna karşılık rahat dönemlerde çok kolay ayrışabilen bir milletiz.

Bunun nedeni, bağımsız düşünce üretemememiz ve devlete olmayacak anlamlar yükleyerek devlet aygıtını kutsallaştırmamızdır.

Devleti, devlet yapan halktır. Devlet, halk için vardır. Ancak böyle bir durumda halk, devlete karşı kendini sorumlu hissedip fazilet sahibi bir vatandaş olarak yetişebilir. Bütün servetin, üretimin ve kararın merkezde toplandığı bir ülkede herkes devletten bir parça koparmaya çalışır ve bunu da kendine hak görür. Koparamayan kimseler ise sefalete mahkûm olur. Böyle bir düzende fazilet, aptallık olarak görülür.

Sorun ne dünyaya açılmakta ne Liberalizm‘de ne de Liberalleşmektedir. Türkiye, eninde sonunda dünyaya entegre olmak zorundaydı. Sorun, yanlış liberalleşmede ve bunun sonucunda ortaya çıkan yanlış rekabet algısıdır.

Olguların olmadığı bir memlekete algılar hâkim olur.

Aynı şekilde Trabzonspor’un da Trabzon’un sınırlarını aşmasında hiçbir sakınca yoktur.

Daha önce bu sürecin yanlış yönetilmiş olması, bunun kötü bir düşünce olduğu anlamına gelmiyor.

Rakibim, benim dostumdur. Çünkü rakibim, aynı zamanda benim aynamdır. Rakibimin başarılı olmasını isterim çünkü ben sporu, kendimi zorlamak ve başarılı olmak için yaparım. Ancak bu, rakibimi destekleyeceğim anlamına gelmez.

Rekabet, birbirimizi yemek ve abuk subuk polemiklerle sportif başarısızlığı gölgelemeye çalışmak değildir. Rekabette birbirini besleyicilik söz konusudur.

Serbest piyasa da Kapitalizm de bu dönemin bir şartı olarak ortaya çıkmıştır. Eleştirilmeleri iyi bir eleştiriye tâbidir.

“Renklerin kardeşliği” adı altında yapılan bir dayanışma sürdürülebilirlik adına hiçbir şey ifade etmemektedir. Bu bir masaldır. Bizim sürdürülebilir bir dayanışmaya ihtiyacımız vardır.

Et ve tırnağı birbirinden ayrı kılan da ancak abuk subuk kavramlar türeterek bir araya gelmemizi isteyip çabucak dağılmamıza neden olanlar da tel örgüleri yeterli görmeyenlerdir. Bizim günahımız, devleti kutsallaştırmış olmamızdır.

   Öte yandan devleti temsil edenler bugün milliyetçidir, yarın sosyal demokrat. Önemli olan halkın, kendini bilmesidir. Spor da kendini farkında varmaktır. Halk; ister milliyetçi, isterse devrimci tezahürat yapar. Çünkü halk için devrimcilik de milliyetçilik de birdir. Söz konusu yardımsa AFAD da AHBAP da bizimdir.

   Şilili ozan Pablo Neruda‘nın dediği gibi: “Biz halkız, yeniden doğarız ölümlerle.”