Antalyaspor’un oyunuyla ilgili verileri ve istatistikleri, kupa maçının analizinde paylaşmıştık. Bu analizde yazacaklarımız, Trabzonspor’un 2-0 kazandığı kupa maçından sonra Antalyaspor ile ilgili izlenimlerimizi kapsamaktadır.
O tarihten bu yana öncelikle Antalyaspor, formasyonunu oturtmuş oldu. Özellikle Fernandao, Luiz Adriano ve N’dao transferleriyle farklı bir kimliğe bürünen hücum hattı, Antalyaspor’un oyun gelişimine katkı sağladı.
Öncelikle Antalyaspor’un tıpkı Trabzonspor gibi yolun çok başında olduğunu belirtmek gerek. Ligde 13 maçtır yenilmemiş olmaları sürdürülebilir bir başarı olduğunu göstermez. Henüz Nuri Şahin de her şeyin çok başında. Bu durumda Nuri Şahin’in Antalyaspor’a, Antalyaspor’un da tam da Nuri Şahin’e ihtiyacı var.
Fernando ve Luiz Adriano da Antalyaspor’un bütçesi dahilinde iyi transferler. Burada bu futbolcuların mevcut temposuzluklarında çok başarılı gibi görünmeleri lig temposunun düşüklüğüyle ilgili.
Antalyaspor oyunun özellikle içeride en etkili kozu, sahaya agresyon koyacak oyunculara sahip olmasıydı. Gerçekten özellikle Nuri Şahin göreve geldiğinden beri her futbolcu, canını dişine katarak oynuyor. Her ne kadar Antalyaspor, ciddi bir tempo sorunuyla baş etse de sahaya agresyon koymadığı bir dakika bile yok. Bu da Antalyaspor’da takım olmak için ne kadar doğru işlerin yapıldığının göstergesi.
Antalyaspor, hâlâ gol yollarında önemli oranda bireysel becerilere bel bağlamış durumda. Haji Wright’ın sık ofsayta düşmesi Antalyaspor hücumları için büyük bir dert olsa da özellikle baskıda topu istendik yere yönlendirebilmesi, mobilitesi ve bunun yanında son zamanlarda skor katkısının da yükselmesi son derece güzel özellikler.
Hedefler, insanları diri tutar. Antalyaspor da hedefi olan bir takım olarak her türlü sürprize karşı öncelikle oyundan kopmamaya odaklanması gerekiyordu. Nitekim 3. dakikada gelen gol, Antalyaspor’un motivasyonunu da oyun planını da etkilemedi.
İlk yarının son 5 dakikasına kadar oyunun mutlak hâkimi Trabzonspor’du. Özellikle ilk 30 dakikada topa sahip olan, fırsatlar yakalamaya çalışan taraf Trabzonspor’du. Antalyaspor, ilk pozisyonunu Antalyaspor’un attığı uzun topta Trabzonspor’un savunma yerleşimi hatasından ofsayttan attığı golle buldu.
İlgili pozisyonda Puchacz, direkt Denswill’e dönüp Antalyaspor’u ters tarafta eksik yakalatmak yerine topu birkaç kez dürtüp Vitor Hugo’nun dibine kadar gelip yine Vitor Hugo’ya oynuyor.
Top, Vitor’un ayağına geldiğinde Siopis’in hareketlenmesi gereken yer, şu nokta. Oysa Siopis’in olanı biteni anlamaya çalışır gibi bir hâli var.
Esasen yukarıdaki pozisyonun verilme sebebi, Trabzonspor’un savunmasının geniş alana yayılmasıydı. Antalya gollerinin bireysel becerilerden geldiğini yazmıştım. Burada Nuri Şahin’in Trabzonspor’un defoları üzerine bir oyun kurgulayacağı muhtemeldi. Trabzonspor’un da savunmadaki en büyük zaafı Puchacz’ın pozisyon bilgisi eksikliğiydi. Ancak Alessa N’dao’nun Puchacz’ın temposuna karşı etkili olamayacağı açıktı. Antalyaspor’un oyun ezberi de sol taraftan atak olgunlaştırmaktı. Bu yüzden ters ayaklı Denswill üzerine oynamak daha mantıklı olabilirdi.
Öyle ki Antalyaspor ataklarının %44’ü sol kanattan gerçekleşmiş. Djaniny ve Cornelius’un sağa yakın konumlanması ve Puchacz’ın da kanat bek olması, Antalyaspor’u sol tarafı korumaya itecekti.
Güray, Dorukhan ve Luiz Adriano’nun da kanada yaklaşması ve Visča’nın performansındaki düşüşle sağ tarafta Antalya’nın 3v2, 3v1 yapmasına sebep oldu.
30. dakikadan itibaren oyundan düşen Trabzonspor’a karşı Antalyaspor ancak 40. dakikadan sonra pozisyon bulmaya başladı. Oyunun böyle seyretmesi son derece normaldi. Trabzonspor, kendi seyircisi önünde maça hızlı başlayacak ve Antalyaspor’da bekleyecekti. Trabzonspor’un skoru erken yapabilmesi kadar skoru açabilmesi de önemliydi.
İkinci yarı iki ekip için de hızlı başladı. Antayaspor’un zayıf atağını Uğurcan engellerken Boffin’in degajında topu karşılayan Trabzonspor savunması, Antalyaspor’u hazırlıksız yakalıyor. Buna karşılık Trabzonspor hücum hattının da pozisyon aldığını söylemek mümkün değil. Kimse haraketlenmeyince Abdülkadir Ömür, şut atmayı tercih ediyor. Biraz daha topu sürüp şut atmayı denese çok daha iyi olabilirdi. Abdülkadir’in de şut yeteneğini geliştirmesi gerek.
Bu açıdan bakıldığında mantıklı olanın yaya doğru Marek Hamšik’e dönmek olduğu görülüyor. Visča, hareketlenmek için pek de müsait değil. Açı net, elimdeki teknoloji de yeterli olduğundan vurması gereken açıyı gösteremiyorum ama Visča kalitesinde bir futbolcunun kesinlikle golle sonuçlandırması gereken bir pozisyondu.
Antalyaspor’un ilk golü de yukarıda bahsettiğimiz Antalyaspor’un sol kanattan yaptığı bir organizasyonla geldi. Golde takım hâlinde özellikle pres ve adam paylaşımında hatalar var. Daha doğrusu Trabzonspor’un yenilen golde yaptığı tek doğru bir şeyi yok. O yüzden bunu bir konsantrasyon hatası olarak değerlendiriyor ve pozisyonun detaylı analizini yapmıyorum. Ama Trabzonspor’un kanat organizasyonlarına karşı (2v1, 3v1 yakalanma) zaafı olduğuna daha Molde maçının analizinde bile değinmiştim. Beklerin oturamaması, kanatların defansif katkısının yeterli olmaması bunun başlıca sebepleri. Abdullah Avcı ilk geldiğinde bu takıma savunma yapmayı öğreteceğiz demişti. Öyle görünüyor ki yolun daha çok başındayız.
Geçen hafta Adana Demirspor maçının analizinde soğuk futbolcuya penaltı attırılmaması gerektiğini savunmuştum. Bugün buna biraz daha ekleme yapmak istiyorum. Öncelikle penaltının gol beklentisi, 0.79. Yani her 100 penaltının 79’u gol olurken 21’ini ya kaleci kurtarıyor ya top direkten dönüyor ya da top dışarı çıkıyor. En yüksek gol beklentisi ise 1 değil 0.93. O da sol çaprazdan veya sağ çaprazdan bir noktaya karşılık geliyor.
Dolayısıyla penaltı, kesin gol olacak diye bir şey yok. Penaltı atmak da tıpkı free-kick atmak gibi özel bir yetenektir. Her futbolcu penaltı atamaz. Penaltı, soğukkanlılık gerektirir. Penaltı atacak futbolu, takımı adına sorumluluk alır. Penaltı, futbolcu moral bulsun ya da prestij sağlansın diye atılmaz.
Fredy, topa gelirken o kadar düz geldi ki ekran başında heyecandan tir tir titreyen ben topu Uğurcan’ın sağına atacağını, Uğurcan’ın da sağ köşeye atlayacağını anladım. Penaltılarda kalecilerin sağ veya sol köşeye doğru kendini atması olağandır. Bunun haricinde bir maça çıkmadan önce takımın penaltıcısının kim olduğu belli olmalıdır. Penaltı atmaya talip oyuncu(lar), düzenli aralıklarla penaltı çalışmalı ve maç toplantısında mutlaka rakip takımın kalecisinin penaltılarda nasıl aksiyon aldığı çalışılmalıdır.
Atacağın golü ödül olarak düşünürsen yiyeceğin gol risktir. Gol atmak için risk almak zorundasın. Antalyaspor’un ödülünü anlatmıştık, şimdi sıra cezasını anlatmakta. En geride Uğurcan, Denswill’e oynuyor. Denswill’in önünde uzun bir alan bomboş. Trabzonspor savunması sahaya yayılmış durumda. Denswill, topu sürüyor ve Wright ayıp olmasın diye baskıya gidiyor.
Set hücumu basketboldan futbola geçmiş bir kavram. Temel mantığı ise oyunun dikine oynanamadığı bölümlerde rakibin kaymalarından yararlanarak alan açmak. Dorukhan’ın önünde yayla gibi bir alan var, kendi gitme şansı var. O hâlde neden pas vermeyi denesin? Abdullah Avcı’nın daha ilk Antalyaspor maçında yaptığı hata, bu değil miydi? Demek birtakım dersler çıkarılmış.
Daha önce Cornelius’un etkisiz görünen maçlarda bile ne kadar iyi işler çıkardığını gerek veriler gerekse görseller üzerinden anlatmıştım. Dorukhan önündeki boş alanı değerlendirip Abdülkadir Ömür ile ver-kaç yaparken Cornelius, savunmayı alıp götürmüş bile. Aynı organizasyonu Trabzonspor, Peres ile de denemişti. Bu sefer Dorukhan, skoru yazmasını biliyor.
Trabzonspor’un yediği ikinci gol, şampiyon bir takımın yiyeceği bir gol değildi. 10 kişiyle ceza sahasında Trabzonspor, Antalyaspor’a karşı 3 kişiyle üstün durumda ama ceza sahası dışında Güray Vural bomboş. Bu tür durumlarda teknik adamlar, rakip takımın ceza sahasında en fazla 9 kişiyle olabileceğinden hareketle ceza sahasına doluşmayı ediyor. Üstelik top açılınca en geride kalan Berat ve Dorukhan tamamen oyundan düşmüş ve ofsaytı bozuyor. Tabii gol de kaçınılmaz oluyor.
Evet, çocukluğumda 2008-2009 sezonunda başladığım maç izlemeyi şike davası sonrası ligin tadı tuzu kaçtı diye 13-14 sezonunda bırakmıştım. 18-19 sezonuna kadar neredeyse hiç maç izlemedim desem yeridir. 18-19 sezonunda arada sırada yalnızca Trabzonspor maçlarını izliyordum. Bir de denk gelirse o da belki ligimizden başka takımların maçlarına şöyle 10-15 dakika baktığım oluyordu.
19-20 senesinden beri Trabzonspor’un tek bir maçını kaçırmadım. Önceleri sırf keyif için yaptığım analizleri, yavaş yavaş sosyal medyada paylaştım. Sonra ortaya Futbol’un Felsefesi yazı dizisi çıktı. Bu sene içerisinde maç analizi konusunda kendimi geliştirdim ve kişisel facebook hesabımda kısa maç yazıları yazdım. En sonunda 3-2 biten Kayserispor maçı sonrası maç değerlendirmelerimi internet siteme taşımaya karar verdim ve ortaya bu yazı dizisi çıktı.
Trabzonspor doğru işler yaptıkça büyüyecek. Trabzonspor büyüdükçe Trabzon, Trabzon büyüdükçe de Trabzonlu çocuklar büyüyecek.
Bu maçta bireysel performans değerlendirmeyeceğim. Şampiyonluk yolunda bütün futbolcularımız olağanüstü çaba gösterdi. Hepsini yürekten tebrik ediyorum. Sahanın içinde kalmak, oyunun içinde olmak ama bir daha sahaya her ne olursa dalmamak dileğiyle..