Abdullah Avcı, her defasında bir şeyler öğrenen; gelişen ama az gelişen, çalışan ama az çalışan bir profile sahip.
2010’lu yıllarda Türk futbolunun dünyaya uyum sağlayamaması nedeniyle Fatih Terim, Şenol Güneş, Aykut Kocaman, Mustafa Reşit Akçay, Abdullah Avcı gibi isimler başarılı olmuş gibi göründü sadece. Oysa olan şey, başkalarının başarısızlığından başka bir şey değildi.
Abdullah Avcı, Trabzonspor’a ilk gelişinde Başakşehir ve Beşiktaş dönemlerinden başkalaşmıştı. Bazı yanlarını törpülemiş, bazı yanlarını ise sivriltmişti. O sene Trabzonspor’u şampiyon yapan da buydu.
Oysa biz şampiyon olduktan sonraki sene, o başkalaşımı Abdullah Avcı’da görememiştik. İkinci gelişinde yine göremedik. İkinci gelişinin ikinci döneminde hiç göremiyoruz.
Bunun adı talepkârlık değil çalışmak!..
Abdullah Avcı, bütün amacı kadro almak olan bir devlet memuru gibi davranıyor.
Yönetim, Trabzon’u eleştiren ne kadar nüfuzlu kimse varsa hepsini yanına çekti. Dün, Avcı’ya parmak sallayanlar bugün Avcı’nın yanında. Ancak dün, Trabzonspor’un başarısını istediği için Avcı’nın yanında duran kim varsa bugün Avcı’nın karşısında.
Bu rol değişimi sence de tuhaf değil mi Abdullah Avcı?
Bugün oyuna, plana, formasyona, maça yönelik hiçbir şey anlatmadan “destek” istemen sence de haksızlık değil mi?
Siz bu milleti sağılacak inek bellemişsiniz. Oysa Trabzonspor; ineğini satıp maça gidenlerin takımıdır, sizin futbola yönelik fantezilerinizin değil.
Birkaç kendini bilmezi ve terbiyesizi ileri atıp sana yapılan eleştirilere “Organize kötülük” diyemezsin. Çünkü bu taraftar, seni her şeye rağmen, bütün apolitikliğine ve statükoculuğuna rağmen, şehrin ağır toplarına cephe alarak arkanda durdu.
Şimdi ne değişmiş olabilir? Onların hepsi mi sen mi? Kitleleri karşına alacak kadar cesur musun? Göster kendini!
Biz eleştiririz. Yeri gelir yanlış da eleştiririz. Doğrunun bütün bu yanlışlar karşısında iyice berkitilmiş olması gerekir ki sapasağlam durabilsin. Doğruyu berkitecek olan kim? Doğruyu savunan.
Hepimiz tuttuğumuz takım için endişeliyiz ancak Avcı’ya da yanlış yapabilme şansını vermemiz gerekiyor.
Trabzonspor kulübü teknik direktörünü rahatsız etmenin, onu aramanın Trabzonspor kulübüne hiçbir faydası olmaz.
Trabzonspor, bizim namusumuz değil, tuttuğumuz takım. Spor kültürü, taraftarlık böyle bir şey değil. Bize yakışan kulüp kültürüne uygun, güzel oyunu talep etmektir.
Trabzonspor, birkaç sermayedarın elinde Trabzon kültürüyle hiç uyumlu olmayan, hiçbir Tranzonlu’nun bu oyunu oynayamayacağı bir oyuna ve paranın, gücün ve sermayenin takımına dönüştürülmeye çalışılıyor. Bu, Trabzonspor devrimine yapılmış bir karşı devrim girişimdir.
Bu; Trabzonspor’un İstanbul ile olan rekabetini kaybetmesi ancak onlara benzeyerek var olabileceğini kabul etmesidir.
Kulübü borçlarından kurtarmak vaadiyle yönetenler, daha çok borç yapıp kulübü kendilerine mahkûm bırakıyor, farkında değil misiniz?
Bütün bunlara karşı bağırıp çağırmak onların işine gelen. Hakkımız olan oyunu talep etmenin usülünü bulmak zorundayız!..