Bazen bazı konuları sıcağı sıcağına yaz(a)mamam iyi oluyor. Çünkü üzerinden zaman geçtikçe söylenen sözün arkasındaki sis perdesi aralanıyor.

Şenol Güneş de Beşiktaş’ın hocasıyken: “Trabzon’a gittim, dolaştım. Yaylalara çıktım. Sis ile birlikte aşağıları görmemeye çalıştım.” demişti.

Organize atakların olmadığı ülkemiz ve ülkemizin güzide şehri Trabzon, organize kötülükleriyle meşhur.

Farkında veya değiller ancak efsanesinden tut, kendini bağımsız diye yutturmaya çalışan gazetecisine kadar herkes Trabzonspor’a kötülük yapıyor. Hem de organize bir şekilde…

Ne kadar Trabzonsporlu hesap varsa organize bir şekilde aynı şeyleri söylüyor: Maç yorumları aynı, haberleri aynı, kulis bilgileri aynı. “Organize kötülük” söylemi boş değildi. Avcı’nın gitmesinin zeminini sosyal medyadan hazırladılar.

Bu hesaplar taraftar olmayı; maça gitmekle, istendik şekilde tezahürat yapmakla ve lisanslı ürün satın almakla eşliyorlar ki bu çok yanlış. Onlara göre en iyi taraftar kulübe en çok para ödeyen taraftardır.

Trabzonspor merkezileşiyor. Trabzonspor, Akyazı’dan ibaret kalıyor. Akyazı, Trabzonspor’un başka hiçbir ilçesiyle bağı ve bağlantısı olmayan bir yer hâline geliyor. Akyazı, her yere uzak. Akyazı, soğuk. Akyazı, mazisiz. Akyazı, yeni bir mazi oluşturamayacak kadar donuk.

Herkesin vefasızlıktan bahsedip herkesin en başta kendine vefasızlık yaptığı bir düzen bu.

Merak ettiğim, bütün bunların farkında olan Şenol Güneş’in bunlarla nasıl baş edeceği.

Çünkü Şenol Güneş’i getirmesini bilen götürmesini de bilir.