Teknik direktör değişiklikleri; gerek futbolcular, gerek yöneticiler, gerek rakip takım, gerekse sporu yorumlayanlar için oldukça talihsiz bir durum.
Bazı hocaların oynattığı bazı oyunlar vardır, o oyunlarla maç da kaybedilir, küme de düşülür. El Maestro da ligde pozitif futbol oynatan birkaç teknik adamdan biriydi. Mütevazi bir bütçeyle, yeteneksiz futbolculardan kurulu Göztepe kadrosu, ligde kalma ihtimalini şansa bırakmamak için olabildiğince tempolu bir oyuna alıştırılmalıydı. Ligimizin antrenman seviyesinin düşüklüğünü göz önüne alırsak bu tempolu oyunu oynatmak ağır bedeller, üst üste mağlubiyetler gerektirmekteydi çünkü tempolu oyun, bitiriciliği zaten yeterli olmayan hücum hattının üretkenliğini ciddi şekilde etkileyecekti.
El Maestro için galiptir bu yolda mağlup diyor, kariyerinde başarılar diliyorum. Tomas Hoca, Antalyaspor’da da Rizespor’da alışılagelmişin dışında bir imaj veriyordu. Onu izlediğimde Slaven Bilić’te sezinlediğim: “Ben buraların adamı değilim” havasını alıyordum. Ancak görev yaptığı takımlarda bu imajı sahaya yansıttığını görememiştik.
Maç öncesinde Göztepe’nin nasıl bir dizilişle, nasıl bir oyun anlayışıyla sahaya çıkacağı tam bir muammaydı. Tomas hoca, 4-2-3-1 oynatan bir hocaydı. Oysa Göztepe’nin 3-4-2-1 dizilişiyle bir oyun ezberi vardı. Atınç Nukan’ın sarı kart cezalısı olması, tandem ihtimalini kuvvetlendirse de Atakan Çankaya’nın savunmada da değerlendirilebiliyor olması kafayı karıştırıyordu.
Elbette hoca değişiklikleri, kısa vadede takıma bir etki yapar. Maç öncesinde Göztepe’den beklenen de oyun temposunu artırmasıydı. Zaten tempo sevmeyen bir takıma karşı temponu artırmaya çalışmak, doğru olandı ve Göztepe’den yapması beklenen de önce çok koşturması, sonraysa rakibi koşturmaya zorlamasıydı.
Dolayısiyla her iki takım da yaptığı şeyi, en iyi şekilde yapmaya çalışacaktı. Trabzonspor, tempoyu düşürmeye çalışırken Göztepe de sürekli tempoyu artırmaya çalışacaktı. Trabzonspor, topa sahip olacak, kontrol-possesion oynayacak ve Göztepe’yi kendi yarı sahasında oynamaya, kontra atak kovalamaya mahkûm edecekti. Berat tercihi, tempoyu düşürmek; Cornelius tercihiyse rakip yarı sahaya yıkılmış oyunda Cornelius’un üst düzey pozisyon bilgisiyle gol aksiyonlarının içinde olması içindi.
Göztepe de mümkün olduğunca bu baskın oyunu bozmaya çalışacaktı. Bu oyun, daha önce Giresunspor tarafından bozulmuştu. Süper Lig dinamikleri zaten kontrol-possesion’a çok fazla uygun değildi. Nihayetinde baskın oyunu oynayacak olan Trabzonspor’du ve Göztepe, girdiği sınırlı pozisyonları değerlendirmek zorundaydı.
Başlama vuruşunda her ne kadar Göztepe, 4-3-3 gibi dizilse de adına ister 3-4-3, isterseniz 4-3-3 diyeceğiniz geniş alana yayılmayı seçen, beklerini kanat rolünde kullanan, takım boyunu uzun tutmayı seçen bir anlayışla sahaya çıktı.
Aslında Tomas Hoca özellikle hücum hattında Göztepe’nin eski oyununa benzer bir görüntüyle sahaya çıktı. Tomas Hoca, Trabzonspor’un zayıf tarafının sol kanat olduğunu bildiğinden hem Halil’i hem de Di Santo’yu sağ half-space’ine konumlandırdı.
Göztepe, oyunu geriden başlatırken kaleciyi de oyunun içine katarak 1. bölgesinde 5 kişiyle gelen Trabzonspor’a karşı +1 sayısal üstünlükle âniden topu ikinci bölgeye oynayıp ileride takım boyunu uzun tutan Halil- N’diaye- Di Santo üçlüsüne uzun top denedi. Buna karşılık Siopis ve Berat’ın sürekli aynı rol içerisinde kalması ve birbirinin pozisyonuna girmesi, Trabzonspor’un 1. bölge savunmasının geniş alana yayılarak yapılması, Göztepe hücum hattına istediği boşlukları sağlıyordu.
Teknik direktör değişiklikleri sonrası maçlar, rakip takım için sıkıntı oluşturabilir ama rakibin zayıf yönlerine odaklanıp oyunun kontrolü ele alındığında bu maçlar, kolay çözülebilir hâle gelir. Şöyle ki Göztepe, tüm bunlara karşılık özellikle iki stoperin arasında geniş boşluklar bırakıyor, pasör futbolcuların topu ayağından çıkarma süresi ve şiddeti istendik seviyede olmadığından geri kazanılan topların doğru kullanımı, Göztepe savunması açısından büyük sorun teşkil ediyordu. Berat, oyunun kontrolünü ele alamayan bir oyun tarzı için uygun değildi. Cornelius ise oyunu rakip sahaya yıkamayan bir oyunda etkili olamazdı. Takım boyunu uzun tutan Göztepe, ilk yarıda geniş alanda bireysel yeteneğini kullanamayan futbolculardan kurulu Trabzonspor karşısında etkili olabildi.
Maçın henüz 5. dakikasında orta sahada Nwakaeme, topla buluşmuş. Nwakaeme’den boşalan alanı sol bek Trondsen doldurmuş, sağ taraftaysa merkezde Ömür ve Visca demarke hâlde. Cornelius, iki stoperi oyundan düşürmüş; Nwakaeme, topu göstere göstere Abdülkadir’e oynuyor.
Abdülkadir, topu çok daha hızlı sürebilse tehlike çoktan büyümüş olacaktı. Göztepe savunması tamamen dağılmış durumda. Takım bütünlüğü bozulmuş, 5 Trabzonsporlu futbolcu da demarke hâlde.
Ceza yayı çevresindeki Nwakaeme ile duvar pasında Abdülkadir Ömür, topu ayağına alır almaz sol köşeye plase vursa henüz 5. dakikada maçın 1-0 olması işten bile değildi. Vurmak yerine ceza yayı içerisinde topu dürtmeyi seçen Abdülkadir, pozisyonu harcamış oldu.
İlk 45 dakikada Nwakaeme’nin Trondsen’e sık sık alan açtığını gördük. Görselde birbirinden habersiz kendi sahasına kümelenmiş Göztepeli futbolcuları görüyoruz. Savunma futbolcularının arasında oluşan boşluklara top atmayı Trabzonspor, maç boyunca denedi. Nwakaeme’nin topunda ceza sahasına giren Trondsen’in gücü, pozisyonu devam ettirmeye yetmiyor.
Visća sağ half-space’te topla buluşuyor, topu merkeze doğru sürüyor. Bu sırada rakip sol beki peşine takıyor. Cornelius, iki stoperi oyundan yine düşürmüş. Nwkaeme, sol half-space’te konumlanmış. Sağ bek ile sağ stoper arasındaki boşluğu çok iyi gören Visca, Nwakaeme’nin koşu yoluna topu bıraksa da Nwkaaeme zayıf şutunu Irfan Can ayaklarıyla çeliyor.
İlk gole kadar 3 Trabzonspor atağının da benzer olduğunu gördük. Bu arada Göztepe de 1’i köşe vuruşundan olmak üzere duran toptan 3 pozisyon buldu. 26. dakikadaki pozisyonu Ahmetcan, çizgiden çıkardı.
Bu sefer aynı savunma hatasını Göztepe’nin ilk golünde Trabzonspor savunması yapıyor. Sağ beki çok önde yakalanan Trabzonspor, ters ayaklı stoperinin de etkisiyle golü kalesinde görüyor.
Berat’ın ve Peres’in sağda çoğalması, Nwakaeme’nin merkezde bomboş kalması, dağılmış bir Göztepe savunması.. Gol olmaması için Nwakaeme’nin çok kötü vurması gerekirdi.
Trabzonspor’un ikinci golü ise doğru planlanmış bir taktiğe dayanıyordu. Nwakaeme ve Cornelius’u savunmada bırakıp Visća’yı sağ half-space’e Ömür’ü de sol half-space’e konumlandırdı. Maç boyunca Trabzonspor, Göztepe serbest vuruşlarını karşılamakta çok zorlandı. Bu serbest vuruşu Trabzonspor’un doğru karşıladığı söylenemez. Burada Göztepe’nin parselasyon hatasından kaynaklanan bir gol var.
Hata aynı, Göztepe, Trabzonspor sağ bekini yine üzerine çekmiş ve savunmanın dengesini bozmuş. Savunma oyuncuları arasındaki boşluk yine dikkat çekiyor. Göztepe, pozisyonu değerlendiremiyor.
Temelde aynı eksiklikten kaynaklanan benzer bir hata. 3 dakika öncesinde aynı pozisyonu değerlendiremeyen Göztepe, içeriye çevrilen topta golü buluyor. Trabzonspor savunması, savunma düzenini alamamış, hızlı oynanan top savunmanın dengesini bozmuş. Göztepe, Trabzonspor’u olabildiğince koşturmalıydı ve bunda da başarılı olmuş görünüyor. Çift 6’lı sistemde başlangıç planı tutmayan Trabzonspor’da oyuncu değişikliklerinin şart olduğu bir ilk yarı izledik.
45+’da duvar pasıyla eğer kendisi gitmeyi denese kaleciyle karşı karşıya kalacak Obinna’nın pozisyonu, hem ilk yarıyı özetlemesi hem de Trabzonspor’un bu maç özelinde savunma hatasını göstermesi açısından oldukça kıymetliydi. Tabii oyunun özellikle son bölümünde sakatlığı sebebiyle oyundan düşen Trondsen’in durumunu da göz önüne almak gerekir. Trondsen aynı zamanda Göztepe’nin 2. golünde ofsaytı bozan oyuncuydu.
Buna karşılık elinde hamle gücü bulunan Abdullah Avcı, orta alanda dönen topları kullanabilmek için Dorukhan- Berat değişikliğini, iki savunmacı arasında oluşan boşluktan gol bulmak için de Cornelius- Djaniny değişikliğini gercekleştirdi.
Cornelius’un gol pozisyonlarındaki aksiyonlarına bakarak hiç de kötü bir ilk yarı oynadığını söyleyemeyiz. Yalnızca Göztepe’nin Trabzonspor oyununa karşı gösterdiği antitez, Cornelius’un oyununa uygun değildi. Bu oyun, daha çok savunma arkasına koşu yapacak, geniş alanda etkili olabilecek bir santrforu çağırıyordu.
İlk yarı bittiğinde Trabzonspor’un pas yüzdesi 79’da topla oynama oranı ise %49’da kalmıştı. Ikinci yarıda yaptığı değişikliklerle topa %61 sahip olacak Trabzonspor, %88 pas isabeti yakalayacaktı.
Yukarıdaki harita, ilk 45 dakika Siopis’in topla buluştuğu yerleri gösteriyor.
2. harita da Berat Özdemir’in topla buluştuğu yerleri gösteriyor.
Daha iyi anlayabilmek adına Dorukhan’ın ısı haritasına da birlikte bakalım.
Berat ile Dorukhan’ın savunma verilerini karşılaştırdiğımızda belirgin bir farklılık göze çarpmıyor. Çok daha uzun bir yazının konusu bu ama Türkiye, belki de en çok 4-2-3-1 oynayan ülke olmasına rağmen bu diziliş 4-2-3-1’in argümanlarından çok uzak. 4-2-3-1 bizde yalnızca orta sahayı kalabalık tutmak anlamına geliyor ki bu çok yanlış. Türkiye’de ön liberolar, görev dağılımını iyi yapamadıkları için çift 6’lı ve çift 8’li 4-2-3-1’ler genelde başarısız olur. Oyunu rakip yarı sahaya yıkmak ve olası kontra atakları engellemek adına çok iyi bir sistemi olan bu diziliş, bizde oyuna bir türlü hâkim olamamayı getirir.
Bu maçın ilk yarısında da Siopis ve Berat’ın rollerinin birçok kez karıştığını, birbirinin rolüne girdiğini gördük. Bu maç özelinde hem Berat’ın hem de Dorukhan’ın ofansif verilerini karşılaştırdığımızda belirgin bir farkla karşılaşmıyoruz. Dorukhan’ın performansının üstün görünmesinin nedeni, futbolcular arasındaki görünmez bağlar ve pozisyon bilgisi. Visča gibi bir kanada sahipseniz ona destek verecek, yardımcı olacak, ona yakın oynayacak futbolculara sahip olmanız gerekir. Peres’ten gereken desteği pek alamayan Visča’nın daha iyi oynatabilmesi için sağ tarafa sık sık deplase olan, atletik bir futbolcuya ihtiyacı vardı. Bunun için de uygun adam, Dorukhan’dı. Berat’ın performansı yeterli olmamakla birlikte sahaya potansiyelini yansıtama sebebi kendisinden çok oyunla, ülke şartlarıyla ilgili.
Oyunun bundan sonraki bölümünü analiz etmeye gerek duymuyorum. Abdullah Avcı, geçişi en iyi şekilde oynayabileceği futbolcuları oyuna alarak Göztepe’nin oyununa, aynı şekilde karşılık verdi. Göztepe ise sınırlı imkânları ve hafta arası hoca değişikliğinden ötürü tek planına 90 dakika boyunca sadık kalmak zorunda kaldı. Göztepe defansının birbirinden çok ayrı oynadığını gören Abdullah Avcı, futbolcularından savunma arkasına daha çok top atmasını istedi.
48. dakikada gelen Trabzonspor golünde Nwakaeme’nin savunma arkasına attığı top bilinçli bir tercihti. Savunmanın da hatasıyla topu önünde bulan Djaniny, klasik kaleciyi de çalımlayarak attığı golllere yenisini ekliyor.
Dorukhan, sahipsiz topu kazanıp vücut çalımı attıktan sonra dağılmaya zaten teşne olan Göztepe savunması.. İşte bu maç özelinde Trabzonspor’un ikili mücadelere girecek topla birlikte dikine gidecek bir orta sahaya ihtiyacı vardı. Berat, sahipsiz topları kazanabilecek atletizme sahip değildi. Sayısal üstünlüğü de elinde bulunduran Trabzonspor, 4. golü buluyor.
İlk yarıda ters taraftan gelişen pozisyonda Visča’nın pasında Nwakaeme, karşı karşıya pozisyonda topu kalecinin üstüne nişalanlamıştı. Bu sefer de Visča, topu dışarı atıyor.
Maçtan anlaşılan şu: Bir oyun planı olan takımlara karşı, Göztepe yönetiminin yaptığı gibi hoca değişikliği yaparak puan almanız mümkün değil. Bu, yalnızca ne yaptığını bilmeyen yönetimlerin günü kurtarmaya yönelik kamuoyunun içini rahatlatmaya çalışan hamlesi.
Üstelik Göztepe, Trabzonspor karşısına son derece yanlış bir taktikle yaptı. Kendi evinde, lidere karşı, ligin merkezinden en iyi hücum eden takımına karşı merkezi bu kadar boş bırakmak, her türlü hezimet getirir. Göztepe, kanatları daha iyi kullanabilmek adına hem beklerini ofansif kullandı hem de merkezi olabildiğince boşalttı. Atletizmi hâlâ yeterli düzeyde olmayan, pozisyon bilgisi sıkıntılı bu takım, hocasının beklediği insanüstü oyunla zaten bir mucize çıkaramazdı.
Trabzonspor’un sürekli aynı şekilde hücum etmesine karşılık Göztepe’nin merkezdeki bu zaafını kapatmaya yönelik, hiçbir hamlesinin olmaması da ayrı bir konuydu. Maç boyunca Göztepe savunması, zaten ortada yoktu. Di Santo- Halil- N’diaye üçlüsü takım boyunu uzatmakla görevli olduklarından aktif olarak savunma yapamazlardı. Buna karşılık beklerin aklı hücum etmekteydi. Soner- Aytaç, Nwobodo üçlüsünün pozisyon bilgisi zaten zayıftı. Burada ancak daha hızlı olan Nwobodo’nun etkili olduğunu gördük. Görünen o ki Tomas Hoca, Cornelius’un hareket alanlarına da çalışmamış. Savunma dengesi o kadar kolay bozuldu ki Trabzonspor’un maçtan farklı bir skorla ayrılması süpriz olmazdı.
Trabzonspor’un maç boyunca duran topları savunmada kötü olduğunu söyleyebiliriz. Buna karşılık sahaya kötü yayılan Göztepe, duran top sonrası 2 önemli kontra atak verdi.
Trabzonspor, oynaması gerektiği oyunu oynadı. Yalnızca kendine bakarak Süper Lig takımları seviyesinin üstüne doğru çıkmaya çalışıyor. İyi bir teknik ekibi, sağlam bir oyun planı olduğu için önümüzdeki yıllar adına diğer takımlardan daha avantajlı durumda.
Visča transferine ben de maliyeti sebebiyle karşı çıkmıştım. Ama bu transferle birlikte benim de hiç ihtimal vermediğim bir şey gerçekleşti. Nwakaeme, çok daha serbest bir rolde daha merkeze yakın oynamaya başladı. Bu, hem Visća’nın performansını uçurdu hem de Abdülkadir Ömür’ün gelişimine çok olumlu yansıdı. Nwakaeme’yi ise bambaşka bir oyuncu yaptı.
Abdullah Avcı’dan son derece sadık kalınması beklenen hücum planları geliştirmesini bekleyemezsiniz. O, futbolcularını hücum alanında özgür bırakmayı tercih eder. İçeriye kat edebilen hücum futbolcuları futbolun doğrularını yerine getirdiğinde zaten sayısız hücum organizasyonu oluşturulmuş olur.
Sene başında savunmada tüm planlar Peres, Edgar, Hugo, İsmail dörtlüsünden; orta sahada Berat, Hamšik, Bakasetas üzerinden yapılmıştı. Bugün gelinen noktada sadece Peres ve bazen Berat’ın bazen de Bakasetas’ın düzenli 11 oyuncusu olduğunu görüyoruz. Bu kadar değişen kadroda control-possesion’u hâlâ böyle oynayabilmek, takdir edilesi bir iş.
Her hafta Trabzonspor’un oyunun geliştiğini görmek çok güzel.