Türkiye, futbolda 4-5-1’in farklı versiyonlarının kullanıldığı bir ülkedir.
Nedir bu? 4-2-3-1 sisteminde iki defansif özellikte, ne tam olarak 6 numara oynayacak kadar savunma ağırlıklı ne de 8 numara oynayacak kadar görüş yeteneğine sahip iki defansif orta saha ile gole yakın sağ ve sol açık ve ceza yayından veya uzaktan kaleyi yoklayan bir 10 numara ile bitirici özelliği iyi olan forvet yer alır. Bekler ileriye açılır. İki defansif özellikteki orta saha oyuncusu geride kalır. Takım kontra atak yediğinde bu iki defansif oyuncu kademeye girer. Rakibini köşeye sıkıştırarak topu oyalamaya, beklerinin yerine gelmesini bekler. Herhangi bir geri dönüş sorunu yaşandığı anda orta saha, rakip ofans oyuncusunu faulle durdurur. Böylece oyun soğumuş, kontra atak bertaraf edilmiş olur.
4-2-3-1; doğru, uyumlu ve birbirini tanıyan oyuncularla oynandığında bir takım için harika bir sistem olabilir. Ancak yanlış diziliş, yanlış taktik, transfer edilen oyuncuyu bir türlü sisteme hazırlayamanın yüzünden eski oyuncunun yerini doldurama, oyuncuların uyumsuzluğu ve birbirini tanımaması gibi nedenlerle bir türlü istenilen sonuç alınmayabilir.
4-2-3-1, Türkiye gibi statü olarak son derece geri liglerde vazgeçilmez bir sistemdir çünkü Türkiye’de 11 oyuncunun 11’i de görevini mükemmele yakın yapamamakta, bir oyuncunun yaptığı hatayı başka bir takım arkadaşı telafi etmek durumunda kalmaktadır. Bu sistemde 2 defansif oyuncu da sağ ve sol beklerin hatalarını telafi etmek için hazır beklemektedirler.
4-2-3-1, oyuncuların özelliklerine göre çok farklı taktik ve dizilişlerle oynanabilir. Bunun belirleyicisi geride duran iki orta sahanın özelliklerine göre değişebilir. Bir oyuncu 6 numara, diğer oyuncu 8 numara oynayarak sistem 4-1-1-3-1 şeklinde diziliş gösterebilir.
Dünya futbolunda tek tip bir 6 numaradan bahsedilemez. 6 numara yani ön liberolar, yalnızca “kesici” özellikte olabilirler. Son derece defansif özellikte olan bu futbolcular, büyük takımların skoru korumak istediği son dakikalarda iyi bir hamle oyuncusu olabilirler. Defansif bir oyun oynayan takımlar için de üçüncü bir stoper olacaklarından sistemin vazgeçilmezi olabilirler. Bu 6 numaraların en önemli görevi topu kesmek olmakla birlikte bir diğer görevleri de topu, oyun kurucu oynayan futbolcuya yani 8 numaraya bir şekilde atmaktır. Oyun kurucu özellikleri olmadığından oyun kuramaz, uzun pas atamazlar. Çapraz alan pası atmak hele onların harcı hiç değildir. Merkez orta sahanın yükünü kaldıramazlar. Çoğu zaman sağ ve sol stoperin ön çaprazında durarak topu karanbole uzaklaştırmaya çalışırlar.
Trabzonspor’da futbolculuğu döneminde Hüseyin Cimşir iyi kesici özelliklere sahip bir ön liberoydu. 2008-2009, sezonunda 6 numara Hüseyin, 8 numara Selçuk, Colman bazen merkez orta saha, bazen 10 numara olarak değerlendiriliyordu.
Trabzonspor, Selçuk ve Colman’ın henüz tam olarak uyum sağlayamadığı o zamanlarda bir 5 numaraya ihtiyaç duymuştu. 2008-2009 sezonunda Ersun Yanal ile yeni bir yapılandırma içerisinde iddialı bir takım kuran Trabzonspor üçüncü oluyor, Ersun Yanal’ı takımdan kovuyordu. Sene sonunda Hüseyin Cimşir ile de yollar ayrılıyordu. Trabzonspor, bu bölgeye o dönem İstanbul BBSK’de hiç de fena bir performans göstermeyen Razundura Tjikuzu’yu transfer ediyor ancak beklediği verimi alamıyordu. Bu sebepten o zamanlar hayli genç olan Ceyhun Gülselam sık sık 6 numara pozisyonunda forma giyiyordu. İyi bir ön liberoya sahip olmamasının sıkıntısını sezon boyunca çeken Trabzonspor, Bursaspor’un ligi şampiyon tamamladığı sene 5.likle yetiniyordu.
İkinci bir 6 numara özelliğindeki futbolcu tipi, 6 numaranın 8 numaramsı özellikler gösterenidir. Bu oyuncu ya oynadığı daha önceki, şimdiki kulubünden daha küçük takımlarda 8 ve 10 numara pozisyonlarında denenmiştir ya da altyapıda bu pozisyonlarda forma giymiştir. İlk ihtimal göz önüne alındığında futbolcu geldiği takımındaki görüş yeteneği ile iyi bir 8, veya futbol yeteneği ve aklıyla iyi bir 10 numara gibi görünebilir. Ancak transfer olduğu takımda 8 veya 10 numara oynama yükünü kaldıramaz. Başarılı bir teknik adam bu durumu fark eder ve oyuncuyu 6 numara pozisyonunda hücumcu, ayakları iyi bir ön libero olarak oynatabilir. Gençliğinde 10 numara oynayıp Real Madrid’te hayli hücumcu ve ayakları iyi bir ön liberoya evrilen Luka Modric, bunun en iyi örneğidir. Bu açıdan bakıldığında önceleri vasat bir 10 numara görünümümdeki Abdülkadir Parmak’ın Modric türü bir 6 numaraya evrilmesi hem Parmak için hem de Trabzonspor için son derece faydalı olacağa benzemektedir.
Bu 6 numaralar hem kesiciliği hem oyun kuruculuğu hem de bir 10 numara gibi etkili şut çekme özelliklerini azar azar ama yeterince bünyesinde toplamıştır. 8 numara markaj altında kaldığında veya yorulduğunda veya oyun bir şekilde sıkıştığında attıkları savunma arkasına uzun paslar ve çapraz alan paslarıyla oyunu çözebilir, ileriye çıkıp şut çekerek gol arayabilir veya asist yapabilir. Bu tür 6 numaraların olmazsa olmaz özelliği ise hızlarıdır. Trabzonspor, geçmiş yıllarda bu tip 6 numaralara sahipti. M’bia, Okay, Medjani Trabzonspor özelinde bu tip 6 numaralara en iyi örnektir.
8 numara da altı numarada oynayan oyuncuya göre farklı roller içerisinde olabilir. Bu; futbolcunun vücut yapısına, dayanıklılığına göre de değişiklik gösterebilir. 6 numara eğer kesici özelliklere sahipse geriden oyun kurmanın elzem olduğu günümüz futbolunda 8 numara kaleciden gelip pası alıp hem 6 numaraya yakın bir bölgeye gelerek topu alıp oyun kurmaya kalkabilir. İki stoper ve bir ön liberonun topu oyuna sokamadığı bir takım hâliyle defansif bir oyun sergilemek durumunda kalacaktır. Çünkü 8 numara topu ileriye gönderdiğinde ileride en fazla 2 bek, iki kanat orta saha, bir 10 numara ve bir forvet olacaktır. Gerideyse iki stoper bir 6 ve bir de 8 kalmış olur. Yani dört oyuncu geride iki oyuncu biraz ileridedir. (2 bek) İleride 6 kişi takım hücum yapmaktadır. Rakip ise dörtlü savunma, bir ön libero, 8 numara ile defans yapmaktadır. Rakip on numara ve santrafor ileri uçtadır. O hâlde hücum eden 6 oyuncuyu 7 kişi karşılamaktadır. Bu durum, hücum eden takım açısından iyi savunma yapan takıma karşı ofansif anlamda kısırlığı getirir. Hele hele her bir oyuncunun çok önemli olduğu modern futbolda 6 numaranın hücumda etkisiz kalması, bu yüzden 8 numarayı da geride bıraktırması kabul edilemez bir durumdur.
4-1-4-1 sistemi de Türkiye’de teknik adamlar tarafından az da olsa tercih edilmektedir. Ancak bu sistemin Türkiye gibi bir ülkede başarılı olma şansı çok azdır. Bu sistemde ofansif dörtlü üst düzey hücumcular olup topu ileride tutabilmeli, ön libero ise çok üstün meziyetlere ve görüş yeteneğine sahip olmalı ki geriyi topalarlayabilirsin. Galatasaray, 4-1-4-1 sistemini oynamaya çalışan takımlardandı. 2019-2020 sensinde ikinci yarı N’zonzi’nin de takımdan ayrılmasıyla geride ön libero olarak Seri oynamıştı. Bu sene de aynı sistemde Taylan Antalayalı’nın oynadığını görmekteyiz. Ancak Türkiye gibi fizik mücadelesinin üst düzey olduğu, hakemlerin de her faule faul vermediği bir ligte bu sistem, önde basan takımlara karşı çok etkisiz kalır. Ön libero topu ayağında oyalarken rakip 10 numaranın yapacağı etkili bir şok pres ile beklenmedik bir gol yenebilir. Ki geçen sene Seri, bu tür hatalar yapmış, gerinin yükünü tek başına kaldıramamıştı. Üstelik arkasında oynayan Marcao da ayaklarına son derece hâkim bir sol stoper iken.
Dolayısıyla 4-1-4-1, Türkiye’de teknik adamların zorda kalmadıkça tercih etmediği bir sistemdir.
Türkiye’de en çok uygulanan taktiksel diziliş 4-1-1-3-1 şeklindedir. Bir kesici 6 numara, ayaklarına hakim iyi bir 8 numara, açık pozisyonunda değerlendirilecek iki sağ kanat, iyi bir on numara ve iyi bir bitirici forvet Türkiye’de başarılı olmak için olmazsa olmazdır. Sağ ve sol beklerin ileri-geri çalışması, 6 numaranın kesici özellikleri yanında hücumcu da olması, zaman zaman stopelerden en az birinin topu oyuna sokabilmesi ise ekstradan, yani sizi şampiyonluğa taşıyacak detaylardandır.
Fenerbahçe’nin ve Trabzonspor’un en büyük eksikliği iyi bir 10 numaraları olmamalarıdır. Deniz Türüç, Fenerbahçe’nin 10 numarası olacak kadar iyi değildi. Trabzonspor yedek kulubüsünde ise Ahmet Canbaz var ama henüz yeterince gelişmiş, takıma uyum sağlayabilmiş değil. Şüphesiz geçen sene sezonu kapatmamış olsaydı bugün için 10 numara pozisyonunda düşünülebilecek kadar da kendini gösterebilirdi. Öte yandan Abdülkadir Ömür, hem fiziken hem de mental olarak çok fazla güçsüz. Zannımca sağ açık olarak başlamasına rağmen oyun içerisinde sürekli geri gelip “orta saha-sağ” görüntüsü çiziyor. Ömür gibi güçsüz bir futbolcunun geriden top çıkarması imkânsızdır. Güçsüz olduğundan etkili suç da çekememekte, gol pası da verememektedir. Bu durum da onu strese sokmakta, oyunu gittikçe geriye gitmektedir. Öte yandan Eddie Newton, onu oyun içinde merkez orta sahaya çekmiş ancak tam bir 10 numara gibi oynatmamıştır. Ömür, kanattayken etkili orta açamayan, gol pası veremeyen, şut çekemeyen bir performans sergilemektedir. Oysa kanattayken bile topla dripling hâlindeyken topu ceza sahasına doğru sürmekte, bu sayede rakip kalede tehlike yaratmaktadır. Şüphesiz ki son derece yetenekli bir futbolcu mental yorgunluk ve fiziksel yetersizlik sebebiyle heba olmaktadır. A. Ömür, kısa vadede topu sürdüğünde serbest vuruş alacak bir 10 numaraya, uzun vadede ise etkili şut atabilen ve gol pası verebilen güçlü bir 10 numaraya dönüştürülmelidir. Zaten altyapıda da uzun süre 10 numara pozisyonunda oynamış, daha sonra Messi’ye özendiğinden sağ tarafa geçmişti.
Trabzonspor’un zaman içinde iyi bir sahte 10’a evrilmiş Ekuban’ı var. Ancak Ekuban ne kanat ne de forvet oynayabilecek kadar yetenekli bir futbolcu. Oyun içinde oyunun akışına göre zaman zaman sahte 9 da oynayabilmesi artı bir özelliği. Güçlü fiziği sayesinde rakip savunmaya karşı hayli etkili. Ancak 26 yaşına gelen bu futbolcumuz hâlâ enerjisini verimli kullanabilmeyi öğrenebilmiş değil. Bunun en büyük sebebi ise yaşadığı talihsiz sakatlıklar. Sürekli sakatlanması, Trabzonspor’un oyun planını kötü etkiliyor ancak aldığı süreye göre iyi bir katkı vermesi de ondan vazgeçebilmeyi imkânsız hâle getiriyor.
Forvet bölgesinde Afobe, gol atsa da atamasa da çok tehlikeli bir silah. Üstelik mutlu olduğu takdirde takıma iyi katkı sağlayacağına da eminim ancak ileride uçta ona yardımcı rolde olacak, onunla yakın oynayacak birine ihtiyacı var. Nwakaeme, bu noktada iyi ama yeterli değil. Afobe’ye göre hareket edecek biri takıma monte edilirse Trabzonspor, önemli bir sorununu çözmüş olacak.
8 numara pozisyonuna gelince elde bir tek Lewis Baker’ın olması Trabzonspor için can sıkıcı bir durum. Ancak Baker için Trabzonspor ya tamam ya da devam niteliğinde olan bir kulüp. Zamnında Chelsea’deyken Lampard’ın veliahtı olarak gösterilecek kadar yetenekli bir futbolcu, boş verip kariyerini bitirir mi bunu zaman gösterecek ama iyi bir Baker’ın atacağı kilit pasların önemi son derece büyük. Çıktığı ilk maç Denizli ve 2 asist yaptığı Yeni Malatya maçındaki performansı göz önüne alınırsa Lewis Baker’dan ümid-vâr olmamız hakkımızdır.
Öte yandan 6 numara için Parmak ya da Flavio’dan biri tercih edilmeli, benzer özelliklere sahip bu iki futbolcu aynı anda sahaya sürülmemelidir. Parmak, bu sene çıktığı maçlarda merkez orta sahada görev aldı. Eddie Newton’un, Parmak’a önemli bir katkı sağladığını gözlemledim. Merkez orta sahada oynaması, çeşitli aksaklıklara sebep olsa da Parmak, çapraz alan pası atmayı ve orta sahada daha çabuk hareket etmeyi öğrendi. Flavio, Parmak’tan biraz daha fazla çabuk ama daha az teknik. Bunun yanında Flavio, Parmak kadar görüş ve oyunu okuma yeteneğine sahip değil. Ancak Flavio, daha mücadeleci bir oyuncu. Ben olsam ön libero bölgesinde şimdilik Parmak’ı tercih ederim. Flavio, henüz tam olarak lige adapte olabilmiş değil ve kesinlikle zamana ihtiyacı var.
Sol stoperde Vitor Hugo, lider özellikleriyle dikkat çekmekte, başarılı bir görüntü vermektedir. Hatta Alanya maçında iki kez Edgar Le’nin kaçırdığı topa ters kademeye girdi. Edgar’ı ise fazla durgun görüyorum. Şüphesiz Hosseini’nin sakatlıktan dönmesi, Trabzonspor defans hattı için son derece önemlidir.
Trabzonspor’un takıma adapte etmeye çalıştığı Serkan Asan, gelecekte skorer bir sağ beke dönüşebilir. Ama takım hücumunda durması gereken yeri henüz tam olarak ayarlayamıyor. Marlon ise vasat bir görüntü sergiliyor. Hayli defansif bir bek olmasına rağmen özellikle Gaziantep maçında Güray Vural’ın Trabzonspor sol tarafını yol yapması, düşünülmesi gereken bir konudur. Marlon, takıma adapte olabilmiş değil ve maç esnasında kafası sürekli başka yerde. Öte yandan teknik bir futbolcu ve az da olsa ileriye çıktığında etkili olabiliyor. Şimdilik Kâmil Ahmet’in sol bek pozisyonunda değerlendirilmesi en doğru olanıdır. Ancak Marlon, yetenek olarak da Trabzonspor gibi bir takımın futbolcusu gibi de durmuyor.
Genel olarak başarısızlığın nedenini teknik direktöre yıkmak anlamsız. Vitor Hugo transferinin geç yapılıp Hüseyin- Campi ikilisinin saç baş yolduracak hatalar yapması, beklerin yüzde yüzünü verememeleri, Abdülkadir Ömür’ün formsuzluğu, 8 numaranın ve forvetin çok geç gelmesi, 10 numara eksikliği, Trondsen’in sakatlanması, Stiven Plaza’nın hâlâ hazır duruma gelmemesi, yedek kulubüsenin kısırlığı ve hakem hataları gibi nedenler eklenince Trabzonspor’un neden 6 puan toplayabildiği çok kolay açıklanabilir.
Diğer taraftan 2019-2020 sezonunda Novak 10 gol- 1 asist, Sosa 11 gol- 12 asist, Sorløth 33 gol 11 asist yapmıştı. Zaten Sorløth, Novak ve N’diaye ile Mikel ve Sturridge birbirini tanıyordu. Bu isimlerin hepsinin takımdan ayrılması, takım dinamiklerinin değişmesine neden oldu. Pandemi nedeniyle piyasa karşık olduğu için istenilen futbolcular alınamadı. Alınan futbolcular yine süre kısıtlılığından takıma henüz uyum sağlayamadı. Zaten alınan futbolcular da gidenler gibi kaliteli değildi. Mevcut şartlar altında iyi olması da zaten beklenemezdi.
Yönetimin yaptığı en büyük hata Yusuf Yazıcı’dan gelen parayla Sturridge transferini yapmasıdır. O dönem gelecek vaat eden bir 10 numara alınmış olsa Trabzonspor şimdi göze hoş görünen bir tablo ortaya koyabilirdi. Guilherme; bu oyuncular arasında 10 numara oynamak için sıradan, merkez oynamak için güçsüz, 8 numara oynayacak kadar görüş yeteneği olmayan, kanat oynayamayacak kadar da geniş alan topçusuydu.
Burada Eddie Newton hocanın çok büyük bir hatası yok. Nwakaeme’nin ısrarla 10 numara olarak denenmesi forvetin yalnız bırakılmaması içindi. Belki bu konuda bu kadar diretmese daha iyi olabilirdi. Newton hoca her zaman elindeki en iyi 11’i ortaya koymaya çalıştı. Türk futbolunu doğru okuyamadığı ise çok bariz. Trabzonspor’un çok daha narin bir oyun ortaya koyması zaten çok kırılgan bir takımın iyice kırılgan olmasına yol açtı.
Newton hocanın en büyük hatası Türkiye’de, İngiltere’de olduğu gibi futbol oynatmaya çalışmasıdır. Trabzonspor’u Cardiff City gibi oynatamazsınız. Mesele üçlü savunma ise bugün mesela Gaziantep de Sunderland da üçlü savunma ile oynayabilmektedir. Ancak mesele bu değil. Ön libero oynatmamanız için ön liberoya ihtiyaç duymamanız gerekmektedir. Oysa Trabzonspor’un kırılgan futbolu ön libero diye bağırmaktadır. Trabzonspor, en son 2010-2011 senesinde ön liberosuz oynamıştı. O seneki kadronun temelini 2008-2009 sezonunun başında Ersun Yanal atmıştı. Yapılan transferlerle adım adım güçlenen Trabzonspor’un ön libero bölümü boş gibi görünüyordu. O da hücum sırasında Selçuk gerilere gelip top alırken Colman, Selçuk’a hiç karışmayarak ileriye gidiyordu. Aynı Colman, Trabzonspor savunma hâlindeyken 6 numara gibi oynuyordu. Colman gibi atletik (box-to-box orta saha tipi) ve takıma uyum sağlamış bir 8-10 numara karışımı bir orta saha, mücadeleci özelliğiyle geçici de olsa 6 numara gibi oynayabilirdi. Colman yorulduğunda oyuna rötasyonun değişmez ismi 6 numara özellikleriyle ön plana çıkan Ceyhun Gülselam dâhil oluyordu. Yedekte bekleyen bir Alanzinho, takımının skoru koruması veya bir gol atması gereken maçlarda adam eksiltici özelliğiyle takımını önde tutabiliyordu. Sezona ilk 11’de başlamasına rağmen sakatlığı sebebiyle yedek soyunan Yattara da Şenol Güneş’in elinde önemli bir hamle oyuncusuna dönüşmüştü.
Türkiye’de hedefi olan bir takımda âniden ön liberosuz oynamak saçmadır. Evet, ön liberosuz oynamak takıma çok şey kazandıracaktır ama kazandırana kadar da çok şey kaybettirecektir. O yüzden 6 numarasız oynamak için önce sabır gerekliydi. Sonucun mevcut şartlar altında böyle olacağı belliydi. Madem yönetim Eddie Newton’un 6 numarasız oynayacağını biliyordu, o zaman sabır göstermeliydi. Çünkü takım ritmini bulduğunda eninde sonunda 6 numarasız oynamaya alışacaktı.
Ne yönetim sabretti ne de Eddie Newton Flavio ya da Parmak’tan herhangi birini 6 numara oynattı. Baker, zaman zaman iki stoperin arasına girdi, topu oyuna sokmaya çalıştı. Ofansif anlamda pek bir üretkenliği olmayan Flavio ve Parmak ileride kaldı ama katkı veremedi. Flavio, orta sahanın bazen sağ, bazen sol tarafında boğuşup durdu. Parmak ise fazladan çaba göstermesine rağmen bir şeyler yerine oturmuyordu.
2019- 2020 senesinde Trabzonspor’un sorunu 6 numaranın zayıf kalması ve 10 numaranın olmamasıydı. Mikel, ne savunma anlamında ne de hücum anlamında takıma bir şey katmıyordu. Yapabildiği tek şey, topu Sosa’ya atmaktı. Ayrıca Sosa da takım savunma hâlindeyken mücadele etmiyor, topu ayağına bekliyordu ki Sosa gibi 34 yaşındaki bir futbolcu için bu, son derece doğaldı. 2018-2019 senesinde takımın önemli aktörlerinden A. Ömür’ün sakatlağında forma şansı bulan Yusuf Sarı, terbiye edilmesi gereken bir futbolcuydu. Kâmil Ahmet, sağ bek orijinliydi ve ofansif olarak bir katkı sağlayamıyordu. Nwakaeme, Sorløth, Uğurcan’ın ekstra, Pererria, Kâmil Ahmet, Hosseini gibi futbolcuların işini yapması Sosa, Mikel, Sturridge, Novak, Campi gibi futbolcuların her türlü eksiklik ve hatalarına rağmen bu takım potoya girmişti. Alex Ferguson’ın dediği gibi iyi bir forvet, takımı iyi göstermişti.
Novak, gördüğüm en sol bek olmayan sol bekti. 10 gollük bir performans sergilemesine rağmen defansif özelliğinin son derece kötü olmasından dolayı yenilmesine sebep olduğu goller, attıklarından çok daha fazlaydı. Orta açamaması ise ayrı bir felaketti. Novak, bireysel oyunun ön plana çıktığı Trabzonspor’da iyi bir sol bek gibi görünmüştü. Fenerbahçe’de de formayı Caner’den alabileceğini düşünmüyorum.
Trabzonspor için bu sene umutlu konuşmak zor. Elinde potansiyel var ama bunu kullanabilir mi… Şu tabloda hiçbir takım için bir şey söylemek doğru değil çünkü belirsizlik bile belirsiz bir durumda. Trabzonspor, kısa vadede ilk 3 hedefi koyarsa çok akıllı bir iş yapmış olur. Seneye Afobe, Baker ve büyük ihtimalle Marlon takımlarına geri döner. Trabzonspor, yerinde transferler yapıp seneye Avrupa’da en azından gruplardan çıkabilmeli ki başarılı sayılabilsin. Avrupa geliri de olmazsa yönetim, kısa sürede başladığı noktaya geri dönmüş olur. Dolayısıyla başarı da silinir gider.
Bekleyip görelim…