Futbol’un bir diziliş problemi olmadığını sanat felsefesinde “Sanat bir form problemi midir?” sorusundan hareketle “Futbol’un Felsefesi: Futbol Bir Diziliş Problemi Midir?” adlı yazıda cevaplamıştık. 

   3-5-2 de futbolun en eski dizilişlerinden biridir. Sistem 3-2-3-2 şeklinde 5 kişinin defansta, 5 kişinin ofansta olduğu dengeli bir diziliştir. 

   Bugün için bu çok eski sistemin 3-5-2 olarak çok popüler olduğu görülmektedir. Öyle ki birçok teknik adamın ve bağlı bulunduğu ekolün amacı önce orta sahayı kalabalık tutup oyun üstünlüğünü ele geçirmektir. 

   3-2-3-2’den sonra 4-4-2 klasik hâle gelmişti. Sistem, 4 kişiyle mutlak defans yapmayı salık verirken 2 merkez orta sahayla hem ofansta hem defansta olmayı, iki kanatın orta kesip iki forvetin gelen ortaları değerlendirmesini istemektedir. Bugün nasıl eldivensiz kalecilik yapan kaleciler yoksa oyunun iki yönünde yüksek tempoyla oynayabilecek merkez orta sahalar da yok. 4-4-2 oynayabilmek için hem Lampard hem Gerard gibi özel yeteneklere sahip olmanız gerek. Ancak Simeone ya da ülkemizden örnekle Aykut Kocaman gibi örnekler modern futbolda 4-4-2’yi çift ön liberoyla oynatabilmektedir. 

   Bugün için klasik sistem 4-2-3-1 olarak görülmektedir. 2 pivot; bir ön libero, bir de oyun kurucudan oluşması gerekirken futbolcuların niteliğine göre bu, değişiklik gösterebilmektedir. Mesela ön libero, Mehmet Topal gibi kesici ön liberodan oluşabilirken Atiba gibi box-to-box, Berat Özdemir gibi regista veya bunların birkaçı veya hepsinin birleştiği bir ön liberodan da oluşabilir. 

   4-2-3-1’in orta sahada kalabalık oluşturmaktan çok daha büyük bir avantajı var. O da sistemin diğer sistemlere çok kolay evrilebilmesi. Iki kanatı ileriye atıp forveti üçleyebilirsiniz. Mesela 4-3-3 oynatan bir takım, bu dönüşü çok kolay sağlayamaz. 

   Şüphesiz 3-5-2, geri dönüşü her zaman sıkıntı olan beklerden kurtarmakta, buna karşılık rakip forvetleri 3 çakılı stoperle karşılamakta, artı olarak bir forvete daha imkân sağlamakta ki bu da ofansif üretkenliği artıran etkenlerden biri. 3-5-2’yle birlikte ayrıca positonal (ing.) olarak sahada ayak basmadık neredeyse alan bırakılmıyor. 

   Meselenin daha iyi anlaşılması için şunu söyleyeyim. Futbol, positonal anlayıştan İspanyolların öncülüğünde posicional (posesyonal, İspanyolca) anlayışa evrilmiştir. Daha Türkçe bir ifadeyle sahaya nasıl artık hiçbir önemi yoktur. Sanatta Klasisizm düşüncesi nasıl yıkılmışsa modern futbolda da “ideal” diziliş safsatası çoktan yıkılmıştır. Bugün nasıl ki kafiye tedavülden kalkmış olmasına rağmen bazı şairler hâlâ eski formlarda ısrar ediyorsa aynı şekilde futbolda da bazı teknik adamlar eski dizilişlerde ısrar edebiliyorlar. Nasıl ki sanatta eski formları kullanan bazı şairler çok hoş şiirler orta koyup bizleri mest edebiliyorlarsa aynı şekilde bazı teknik adamlar eski usullerle eski dizilişlerle oynayıp başarılı olabiliyorlar. Ancak nasıl ki sırf çağı yakalayacağım diye serbest formda şiirler yazan bazı şairlerin şiirlerini yüzümüzü buruştururak okuyarsak futbolda da modern diye oynatılan bazı futbol anlayışlarını izlerken yüzümüzü buruşturuyoruz. Bazı şiirler hoşumuza gitmesede başarılı şiirlerdir. Aynı zamanda bazı futbollarda hoşumuza gitmez ama başarılıdır. Kaç Atletico Madrid maçını keyifle izlemişizdir ki? Ancak Simeone’nin bir felsefesi, bu felsefe doğrultusunda da bir amacı vardır. Bunu Atletico maçlarını izlerken iliklerimize kadar hissederiz. 

   Bazı şiirler estetik durmaz ama hatırı sayılır derecede takdir toplar. Nazım Hikmet’in: 

trrrrum,

trrrrum,

trrrrum!

trak tiki tak!

makinalaşmak istiyorum!

şiiri buna örnektir. 

   Öncelikle 3-5-2, 5-3-2 demek değildir. Bu iki sistem, birbirine yakın gibi görünse de birbirinden oldukça farklıdır. Benzerlikleri ve birbirine karıştırılmaları, üçlü savunma yapmalarındadır. 

   3-5-2, üç çakılı savunmacıyla oynanır. Sistemin amacına uygun şekilde işleyebilmesi için sağ stoperin çabuk, hızlı ve zaman zaman sağ bek pozisyonunda değerlendirilebilecek derecede olması gerekir. Ortadaki savunmacı lider özellikli olmalı, hücumsal posicion sağlanırken önce savunmaya, sonra diğer takım arkadaşlarına önderlik yapabilmelidir. Ayakları iyi olmalı ve ileri derecede görüş yeteneğine sahip olmalıdır. Solda oynayan stoperin ise mutlaka sol ayaklı olması, işi biraz zora sokabilmektedir çünkü sol ayaklı stoper bulmak oldukça zordur. Bulunsa bile bu stoperin üçlü savunmada oynamaya uyumlu olması gerekir. Kariyeri boyunca sol stoper oynamış bir sol ayaklı stoperin sol çIzgiye yakın oynaması kolay olmayabilir. Bu yüzden üçlü savunmanın solundaki stoperin sol bekten seçildiği de görülmüştür. Alaba, bunun en büyük örneğidir. Trabzonspor’a gelmeden önce Filip Novak, Midtjylland’ta üçlü savunmada sol stoper oynuyordu. Amaç, burada alanı savunmak olduğundan bir savunmacının defans gücünden feragat etmek, çok da önemli değildir. 

   Orta saha için iki ön libero, üçlü savunmanın hemen önünde yer alır. Bu, ikilinin özelliklerine göre farklı oyuncu gruplarından oluşabilir. Hızlı geçiş oyununu amaçlayan bu oyun için burada 1 ya da 2 kesici ön libero kullanmak, sistemin canına okuyacak bir handikaptır. Zaten üç çakılı savunmacı bulunan bir sistemin klasik 5 veya 6’lara ihtiyacı yoktur. 

   Yine oyuncu tercihlerine bağlı olarak RM, LM ve OOS’nin nitelikleri farklı olabilir. Forvet pozisyonunda bir CF, daha çok kanat forvet ve yardımcı santrafor rolünü üstlenirken diğeri ceza sahası golcüsüdür. Yani her anlamda bir şekilde 3-6-1’e evrilecek bir sistemden bahsediyoruz. 

   Modern futbolda pozisyonel sadakat bir bakıma güçlenirken diğer yandan zayıfladı. Mesela Aykut Kocaman gibi “mevkisiz” futbolcular, artık yetişmemektedir. Buna karşılık sistemler, savunma ve hücum fazında farklı dizilişler gösterebilmektedir. Posiconal futbol, hücum fazında ofansif serbestliği savunmakta bu da futbolcular için pozisyonel sadakati önemsizleştirmektedir. 4-2-3-1 olarak dizilen Alanya, 3-4-1-2 şeklinde pres yapabilmektedir. Guardiola savunmadan oyun kurarken 3-2-3-2, rakip sahada oyun kurarken 4-3-3, savunmaya geçtiğinde 4-4-2’ye dönmektedir. 

   5-3-2 dediğimiz bu sistemde ise iki bek, orta saha çIzgsine yakın oynayıp takım savunma hâlindeyken defansı beşleyip savunmayı kalabalıklaştırırken hücuma geçişte orta sahayı beşleyip orta sahayı kalabalıklaştırmayı amaçlamaktadır. Oldukça ilkel bir düşünce olarak niteliği değil niceliği baz alır. 

   İşte 5-3-2’de hücuma geçildiğinde yukarıdaki gibi bir geometri ortaya çıkmaktadır. 

   Diziliş dediğimiz şey, insanda karakter gibidir. Zamanla olgunlaşır ve yerine oturur. Bu, futbolcuların özelliklerine göre değişebilecek bir şeydir. Teknik direktörün amacı, kafasındaki sistemi uygulamak değil takım için ideal sistemi bulmaktır çünkü teknik direktörler takımın başına geçerler; takımlar, teknik direktörün başına geçmez. Söz konusu futbolsa 1 kişinin takıntısı için 11 kişi değişmez ve degişmemelidir. Ancak aptallar fikrini değiştirmez. 

   3-5-2 ofansif anlamda gerek daha fazla adamla hücum edilmesi gerekse pas opsiyonlarını artırması açısından avantaj sağlarken defansta da üç çakılı savunmacıyla rakip forvetleri boğmayı sunmaktadır. 

   Yalnız, sistemi hacklemek zor olduğu kadar bir o kadar da kolay. Mevkisinin en iyisi oyuncularla oynansa bile savunmada sunduğu bütün avantajı, kenarları boş bırakmasıyla dezavantaja çevirtiyor. Günümüzde takımların hemen hepsinin hızlı kanat oyuncularıyla oynadığını düşündüğümüzde rakibin etkili kanatlarına yapılacak fazla bir şey kalmamış olmaktadır. 

   Bu durumda oyun, iki DM’nin kanatlara açılmasını istemektedir. Ancak zaten merkezi savunmakla görevli iki futbolcunun çapraz koşu yapması yeterli olmayacaktır. İnsan, toptan hızlı olamaz. Diğer taraftan mademki modern futbol oynatıyor ve alanı savunmayı istiyoruz o hâlde neden iki futbolcuyu sıkişınca birebir yapması için rakibin üstüne gönderiyoruz? Burada savunma anlamında bir acemilik, bir yarım kalmışlık var. Diyelim ki orta saha zaafiyetimiz var ve rakip, orta sahamızı çabuk geçiyor; oyunu inadına kanatlara, sağ ve sol tehlikeli bölgelere yıkmaya çalışıyor. O hâlde biz de o alanı savunmaya devam etmeliyiz. 

   Futbol, savunma ve hücumla oynanır. Hücümda savunma yapmak ayrı, savunmada hücum yapmak ayrıdır. Daha basit bir ifadeyle top, biraz rakipte biraz bizde olacaktır. Bu %75-25 de olabilir %25-75 de olabilir. Savunma yapmayı da hücum yapmayı da bilen takımlar için bu durum bir sorun değildir. Dolayısıyla alan savunmasına en hızlı şekilde geçilmelidir. 

   Mademki stoperler iki yana açılmıştır o hâlde iki yana açılmış şekilde durmaları daha pratiktir. İki orta saha, merkez defans ile iki yandaki stoperlerin arasına girer. Ofansif orta saha, merkeze gelir ve uygun pozisyonda kendi alanını savunur. Sağ ve sol kanatlar çapraz şekilde merkeze gelip boşalan merkezin alanını savunur. Bu arada yardımcı forvet on numarya gelir, ileride tek santrafor bekler. 

    Rakip, nasıl ki inatla oyunu kanatlara yıkmaya çalışmakta ve tehlikeli bölgeye top atmaya çalişmakta ise bu sistemde bizim yapacağımız şey, o bölgeyi inadına terk etmemek ve rakibi hataya zorlayarak kontra atak için uygun pozisyonu almak olacaktır. 

   Bunun adına ister Park The Bus, ister gegen-press diyin ancak sağ ve sol köşeleri savunmanın başka bir yolu yok gibi görünmektedir. Üçlü savunma yapan hocaların bu kanat sorununa oyuncu bazında geçici önlemler alıp bunu bir sistem olarak sunmaması 3-5-2’nin gelişimi açısından olumsuz olmuştur. 

   Öte yandan getirdiğimiz öneri, muhtemelen bir başkası tarafından doğru bulunmayacak ya da açığı bulunarak hacklenecektir. Bu da oldukça doğaldır. Futbol, içerisinde felsefe barındıran bir oyun olarak tez ve antitezlerle ilerler. Futbolda taraftarlık kurumu, buz dağının ancak görünen bir kısmıdır.