20-21 sezon başında Trabzonspor’un yaptığı transferler arasında şüphesiz Stiven Plaza ile birlikte en çok dikkât çeken isim Sørloth’un çocukluk arkadaşı Anders Trondsen idi. 

   19-20 sezonunda çocukluk arkadaşı Sørloth’un gösterdiği üstün performans, Trondsen konusunda en başta Trabzonspor taraftarlarını umutlandırıyordu. 

   Yapılan transferlere bakıldığında Eddie Newton hocanın herhâlde 4-3-3 formatında bir diziliş planladığı, Trondsen’i de bazen regista olarak bazen ise merkez orta sahada sol tarafta ikinci ama asıl oyun kurucu pozisyonunda kullanmak istediğini düşünüyorum. 

   Tutardı ama tutmazdı, olurdu ama olmazdı ancak ben Trondsen’in böyle bir oyuna alışık olduğunu düşünmüyorum. Trondsen, daha çok önünde geniş alana ihtiyaç duyan bir futbolcu. 

   Zaten sezon başında Trondsen sakatlandı, bütün planlar alt üst oldu. Bugün (03.03,2021) itibariyle Trondsen’in antremanlara çıkmaya başladığı, mart sonu veya nisan başı gibi de oynamaya hazır hâle gelebileceği söyleniyor. Transfermarkt verilerine göre bu, Trondsen’in ilk sakatlığı. Ancak geçirdiği sakatlığın da diz bölgesinden olduğunu ve buradan geçirilen sakatlığın birçok futbolcunun kariyerini bitirdiğini hatırlatmak gerek. 

   Buna göre aşağıda vereceğimiz taktikler, Anders Trondsen özelinde olup benzer özelliklerde futbolcular için de geçerlidir. Söyleyeceğimiz oyun planının ne kadar başarılı olacağı elbette futbolcunun ve çevresindeki futbolcuların yeteneğine bağlıdır. 

   Trondsen’in çok fazla skorer bir oyuncu olduğunu söyleyemeyiz. Son vuruşlarda önemli bir eksikliği olduğu biliniyor. Kaleye yaklaştıkça bitiriciliği çok daha azalmasına rağmen uzaktan şutlarda oldukça usta. Zayıf bir görüntüsü olmasına rağmen bir orta saha için yeterli güce sahip. Oyun içerisinde zaman zaman kaybolsa da henüz 25 yaşında öğrenmeye ve gelişmeye açık bir futbolcu için bu, üstesinden gelinebilecek bir sorun. 

   Öte yandan asıl mevkisi 6 ve 8 olmakla birlikte kısıtlı da olsa Türkiye Ligi için 10 numara pozisyonunda değişmeli olarak kullanılabilecek bir futbolcu. Kendini en rahat hissettiği yer ise orta sahanın sol iç tarafı. Bu yüzden 24 karşılaşmada “orta saha sol” 32 karşılaşmada ise sol bek olarak görev almış. 

   Sol bek pozisyonunda oynamayı pek tercih etmediğini, merkez orta sahada oynamak istediğini biliyoruz. Hattâ Trabzonspor’a ilk geldiğinde hangi mevkide oynayacağı sorusuna kesin bir şekilde “merkez orta saha” yanıtını vermişti.

   Türkiye, sol ayaklı 8 numaralara alışkın değildir. Hele hele sol içte oynayacak bir 8 numara, Trabzonspor için çok ters olabilir. Diğer taraftan Trondsen bir yıldız transferi değil geleceğe yapılan bir yatırımdı. Trabzon’da Sosa’nın yerini doldurabilecek bir futbolcu hiç değildir. Trondsen, yetenekleri çok daha kısıtlı ancak tam bir “görev adamı” olacak bir tip. Ancak böylesi bir futbolcunun yedek kulübesinde bulunması da zuldür. 

“Futbol’un Felsefesi: Hüseyin Türkmen’den Sağ Bek Olur Mu?” adlı yazımda Trabzonspor’un yukarıda gösterilen bölgeye rakibi çok fazla düşürdüğünü nedenleriyle birlikte sıralamış ve Trabzonspor’un rakibi bu bölgeye sokmayarak yediği gol sayısını yarı yarıya düşürebileceğini söylemiş ancak herhangi bir çözüm önerisi sunmamıştım.

    Gegen Pressing’in aksiyonlarından biri de topu rastgele sağ veya sol tehlikeli bölgeye atmak ve doğru yapılan alan savunmasıyla rakibin pas yollarını tıkayıp topu kazanmaktır. Gaurdiola, buna çözüm olarak topu tehlikeli bölgeye hiç sokmamaya çalışmıştır. Buna göre iki bek, yukarıda gösterilen bölgeye adım dahi atmayacaktır. 

   Marlon’un 2 milyon €’luk satın alma opsiyonu, buna karşılık yukarıda bahsettiğimiz sorunun Marlon’dan da kaynaklanıyor olması ve ofansif anlamda oldukça yetersiz olması sezon sonunda Trabzonspor’un sol bek arayışlarına başlaması anlamına geliyor. 

    Trabzonspor, öyle bir sol bek bulmalı ki bu bek, hem Nwakaeme ile önlü arkalı oynayabilmeli hem de topu tehlikeli bölgeye sokmama konusunda çözüm olabilmeli. Sağ bekin ileriki sene Serkan Asan olacağını düşündüğümüzde oturan bir takımda Serkan’ı ileriye yollamanız sağ taraf için çözüm sağlayacaktır. Serkan, ofansif anlamda oldukça üretken ve becerikli olmasına rağmen aynı beceriyi defansif olarak gösteremiyor. Kısa boyu ve savunmada pozisyon almaktaki eksikliği savunmada hata yapmasına neden oluyor. Serkan Asan, genç takımlarda uzun süre hücumcu olarak görev aldı. Daha geçen seneye kadar Serkan’ın sağ önde mi yoksa geride mi oynaması gerektiğinin tartışıldığını da hatırlatıldığında Serkan’ın sağ bek pozisyonunda defansif olarak zaaflarının bulunması oldukça doğaldır. 

   Trondsen’in doğru kullanılması Trabzonspor için oldukça önemlidir. Trondsen, doğru kullanılamazsa Trabzonspor, çok başarılı ve potansiyelli bir futbolcudan mahrum kalmış olacaktır. 

    Elimizde şöyle bir veri var: Trondsen, sol iç bölgede etkili olabilen bir futbolcu. Dolayısıyla bu sol ayaklı oyun kurucu tipi Trabzonspor’a ve Süper Lig’e oldukça yabancı. Avrupa maratonu, Ziraat ve Süper Lig düşünüldüğünde devamlılığı olmasına rağmen mutlak 8 numara oynayabilecek bir futbolcu da değil. Ayrıca liderlik özelliği yok ve sakin bir karaktere sahip. Öte yandan sol içte kullanılması elzem ama kesinlikle sol bek oynamak istemeyen üstüne üstlük Rosenborg’tan ayrılma sebeplerinden biri son sezonda daha çok sol bek pozisyonunda görev almış olması. 

   Avcı, burada iki tarafı da mutlu edecek şekilde futbolcuyu kullanamazsa bu, iki taraf için de ciddi zarar ve hayal kırıklığı anlamına gelir. Ki Avcı’nın bu konuda son derece becerikli olduğunu da belirtmek gerek. 

   Pep Guardiola, City’de oynattığı oyunla hem Park the Bus’ı hacklemiş hem de Gegen-Pressing’e iyi bir önlem almayı başarmıştır. Gegen-Pressing, rakibin pas opsiyonlarını azaltmak ve daralan oyunda rakibi hata yapmaya zorlamak iken Pep, yeni geliştirdiği taktikle pas opsiyonlarını artırıp topun tehlikeli bölgeye girmesini engelliyor. 

   Yukarıdaki görsel, City’nin kâğıt üzerindeki dizilişini gösteriyor. 

   Savunmadan oyunu kuruşta sağ bek Cancelo, Rodri’nin yanına geçip pivotu çifliyor. Bu durumda Ederson, topu Dias ile buluşturuyor. Alınan bu pozisyon ile birlikte Dias’ın kaleciye dönmek de dahil 5 hatta 7 pas opsiyonu bile bulunabiliyor. Cancelo’nun bu pozisyonel hareketi rakibin aldığı doğru pozisyonu yanlış hâle getirtip Pep’in oyun planının en çok ihtiyaç duyduğu şeye yani alan açılmasına neden oluyor. 

   Birinci bölgeyi bu şekilde başarıyla geçebilen City takımı rakip yarı sahaya yukarıdaki şekilde yerleşmiş oluyor. Savunmacılar orta saha çizgisinde, Cancelo ve Rodri 10 numara pozisyonunda, De Bruyne ve İlkay kaleyi doğrudan gören bir noktada hem şut hem de pas atmak için beklerken Sterling sol, Bernardo Silva sağ ve Foden ceza sahası çizgisinin hemen dışında konuşlanmış durumda. 

   Gol ise atılan late runlar sayesinde hücumcuların becerilerine bağlı. Defansif anlamda iki yan bölgeye girmeyen City takımı hücum anlamında ise ceza sahasına girmeyi girme imkânı olsa bile girmiyor. 

   Top kaptırıldığında ise City; saat yönünün tersine hareket ederek 4-4-2’ye geçiyor, Foden ve Silva pres yaparken 4’lü orta saha olası pas kanallarını kapatmış oluyor. 

   Pep Guardiola’nın oldukça maliyeti yüksek, yetenekli ve özellikle bu sezonda ve bu takımda birbirine oldukça çok benzeyen oyuncu grubuyla çalıştığını söylemek gerek. Hattâ dünyada Guardiola kadar imkâna sahip pek az teknik direktör bulunduğu da cümlenin malumudur. 

   Yine cümlenin malumu olarak Pep’in kulağını hep arkadan tuttuğunu ancak pratik yapısını da kulağını arkadan tutmakla elde ettiğini eklemek gerek. Pep, belki de dünyanın en iyi teknik direktörü ve onu o yapan özelliği kulağını arka taraftan tutarak elde ettiği pratiklik. 

   Bu anlamda sağ beki efektif kullanmak yerine sol bekin efektif kullanılması çoğu zaman daha kolay ve sağlıklıdır çünkü herhangi bir futbol akademisine kaydolan hiçbir sol ayaklıyı kimse hemen sol bek pozisyonunda oynatmaz. Oyuncu, hücumun hemen her mevkisinde denenir ve başarılı olduğu sürece hücumcu olmaya devam eder. Ne zaman ki takıma bir sol bek lâzım olur o zaman ilerideki en az üretken sol ayaklı -belki de tek sol ayaklı odur- sol bek pozisyonuna kaydırılır. Filip Novak, gol odaklı bir sol bekti. Öyle ki 1 senede 14 gol attığı da olmuştu. Bunun nedeni 17-18 yaşına kadar 10 numara ve santrafor pozisyonunda oynamasıydı. Avrupa futbolunda bu tür sol bekler oldukça fazla ve Türkiye de bu tür sol beklerin boy gösterebildiği bir lig. Serdar Ali Çeliker, bu tip bekler için “Pırrrr Sol Bek” terimini kullanmaktadır. Sürekli bindirirler, sürekli orta açar ve şut çekerler ancak gol ve asist konusunda istenilen sayıya ulaşamamaktadırlar. Ben bunun futbolcunun yeteneksizliğinden çok teknik direktörün futbolcuyu kullanamamasindan kaynaklandığını düşünüyorum. Fenerbahçe özelinde düşünüldüğünde Filip Novak, bu formasyona çok uygun görünmektir. 

   O hâlde Guardiola’nın taktiksel anlayışını Türkiye gibi bir ligte uyguladığımızda pozisyonel olarak çeşitlilik gösteren oyuncuyu sol bekten çözmek çok daha akıllıca olacaktır. 

   Trondsen’in oynadığı senaryoda takım klasik 4-3-3 formasyonunda sahaya çıkar. Burada anahtar olacak olan takımda orta saha bölgesi için liderlik yapabilecek bir 8 numaranın transfer edilmesidir. Serkan, sağ bek ve Trondsen de sol bek olarak görünmektedir. 

   Top, Uğurcan’ın ayağına geldiği anda savunma şu şekilde üçlü savunmaya döner. Savunmanın ortasında Edgar tercihi tamamen Hugo’dan başka bir sol ayaklı stoperin olmamasından kaynaklanmaktadır. Yoksa oyun kuruculuk anlamında Hugo, Edgar’dan çok daha iyidir. Ancak burada Edgar’ın çabuk bir futbolcu olması ve oyun sıkıştığı durumda çalım dahi atarak topu tehlike bölgesinden uzaklaştırabilmesi önemli artı özelliler olarak görülmektedir. Bu durumda Trondsen, sol iç tarafta merkez orta saha pozisyonunda, Berat, servis yapmak için hazır bir konumda, diğer yanda Serkan’dan boşalacak boşluğu doldurmak amacıyla sağa yakın bir konumda, sekiz numara sağ ön tarafta Bakasetas ve Ömür’le üçgen oluşturacak şekilde beklemektedir. Oyun, sağ taraftan gelişip yoğunlaşmakta bu durumda oyun içinde kopuş yaşama problemi olan Trondsen’e daha az iş düşmekte ve Nwakaeme’nin üzerindeki yük de azalmakta, bu da Nwakaeme’nin enerjisini daha idareli kullanmasına neden olmaktadır. 

   Trabzonspor’un hücum anlamında son dizilişi ise yukarıdaki pozisyondur. Bu durumda Bakasetas, ceza sahası yayı çevresinde dönecek topları şut çekmek için beklemektedir. Arkasındaki 8 numara da uygun pozisyonunda beklemekte, diğer yandan pas oyununun içinde, sağ tarafa giden topları kullanmak için Berat, sağ bek pozisyonunda diger taraftan Trondsen de sol tarafta uygun pozisyonda beklemektedir. 

   Peki, böyle bir diziliş bize ne gibi bir avantaj sağlayacaktır? Öncelikle pas oyununda doğru konuşlanma topun yeniden kazanılması ve rakibi kendi sahasına gömme açısından önemlidir. İkincisi ise kendi sahasına yerleşmiş Park The Bus veya bir şekilde iyi kapanma yapmış takımların kilidini açabilmesi açısından birebirdir. Görüldüğü üzere hem Serkan hem Ömür sağ tarafta, lider özellikli 8 numara ise bu iki futbolcuya yakın bir konumda durmaktadır. Bu da rakip savunmanın iyice sağ tarafa kayıp Nwakaeme’nin ve Trondsen’in kendini unutturmasına neden olacaktır. Sıkışan oyunda Bakasetas, Nwakaeme ve santrafor ve kilit açma konusunda son derece uzman, ikinci adam pozisyonu için değerlendirilen Ömür, Serkan ve 8 numara üçgen oluşturmaktadır. Oyunun durumuna göre Bakasetas da bu pas oyununa katılabilir veya gerekli alanı açarak oyunun sol tarafa kaymasına ya doğrudan ya da dolaylı olarak yardımcı olur. 

   Parc The Bus üzerinde düşünürsek Parc The Bus’ın kendi ceza sahasını savunmak olduğu fikri üzerine kurulu olduğunu söyleyebiliriz. Pep de buna karşılık defansta nasıl ki Gegen-Pressing’i hacklemek için sağ ve sol tehlikeli bölgelere girişi yasaklamışsa hücumda da Parc The Bus’ı hacklemek adına rakip ceza sahasına girmeyi yasakladığını görüyoruz. Bunun için de City, golü ya ceza sahası dışından çektiği şutlarla ya da ceza sahasına atılan late run (geç koşu)larla buluyor. 

   Bu sistemde tam iki şutör (Bakasetas ve Trondsen) bir kilit açıcı Ömür ve bir hem geniş hem de dar alanda oldukça etkili Nwakaeme ve bir modern santrafor oynadığını görüyoruz. 

   Anadolu takımlarının büyük bir kısmının Parc The Bus veya başka bir biçimde kapanmaya çalıştığını, hedeflerinin yenilmemek olduğunu görüyoruz. 

   Antalyaspor maçında Parc The Bus’ı hacklemekte oldukça büyük sıkıntı yaşayan Trabzonspor, Konyaspor maçında Konya’nın da oyun içerisinde büyük konstantrasyon kayıpları yaşamasıyla 3 puanı 3 golle almayı bilmişti. 

    Otobüsün kendi kendini dağıtmaya oldukça teşne olduğu bu pozisyonda Flavio, Ekuban ve Ömür üçgen oluşturmuşlar ve Serkan Asan da uygun bir pozisyonda bomboş beklemektedir. Diğer tarafta solda Nwakaeme kendini unutturmuş, ortadaysa Djaniny marke altında beklemektedir. 

   Flavio’nun ara pasında topla buluşan Serkan Asan topa buluşuyor, ortada savunmanın kafası karıştıran Djaniny’nin de etkisiyle Nwakaeme arka direğe doğru koşu yapıyor, Serkan harika bir pas atıyor ve Nwakaeme’ye kalan tek şey topu boş kaleye yuvarlamak oluyor. 

   İlk fotoğrafta hücum oyuncularının ceza sahasınının biraz içerisinde olduğunu görüyoruz. Pep’in ceza sahasına girmeyi yasakladığinı düşündüğümüzde Süper Lig için böyle bir esneklikte bulunulması oldukça normal karşılanmalıdır. 

   Haklı olarak Konyaspor’un Parc The Bus’ı doğru yapmadığını bu yüzden de ölçüt alınamayacağını söyleyebilirsiniz. O hâlde Antep maçına bakalım. Berat’ın pasında Bakasetas topu alıyor, topu çapraz sürüp Nwakaeme’ye veriyor. Bu sırada o maç ön libero pozisyonunda oynayan Flavio’dan sağ taraftan ceza sahasına sürpriz bir koşu geliyor. 

   Top Nwakaeme’nin ayağından çıktıktan sonra Trabzonspor’un golü yapacak iki oyuncusu da boşta. 

    Flavio; ceza sahasında topla buluşuyor, atağı yönlendiren Bakasetas bomboş, Flavio, Bakasetas’a pası veriyor ve sonunda Bakasetas boş kaleye topu yuvarlıyor. 

    Takım hâlinde savunmaya geçildiğinde ise 3-3-3-1 ile topun sol ve sağ köşelere girmesinin önüne geçilir. Bu durumda Trondsen, transfer edilecek 8 numara ve Berat, alan savunması yaparak rakibi önde karşılayıp olası pas opsiyonlarını kapatmaya çalışır. Topun orta sahadan geçmesi durumunda o anki duruma bağlı olarak ya Hugo kademeye girer ya Trondsen’in saat yönünün tersine doğru hareketi ile Trondsen sol bek pozisyonuna gelir rakibi kovalar ya da Hugo, rakip oyuncuyu solda sıkıştırırken Trondsen, Edgar’ın yanına ikinci stoper olarak girer. Atağın kaleciden başlaması durumunda eğer ikinci atoper Trondsen ise Trondsen oyun kurucu rolünü alır ve zaten hazır pozisyonda bulunan hücum oyuncularına topu ulaştırır. 

   Ancak sistemin doğru işleyebilmesi için pas oyununa katılıp yeri gelince False 9, yeri geldikçe de son vuruş ustası olabilecek bir forvet transferi şarttır. 

   Görüldüğü üzere Trabzonspor zaten önerdiğimiz oyun şeklinin bir prototipini şu an oynamaya çalışmaktadır. Naçizane verdiğim öneriler de bu oyunu birkaç level üste çıkaracaktır. 

   Bu sene için Trondsen, idareli kullanılacağından bu oyunu oynamak çok zordur. Sistemin tam olarak işleyebilmesi için lider 8 numara ve modern santrafor elzem olduğundan bu mevkileri transfer olarak belirttim. Tabiî ki sezon sonunda sürpriz veya bekleniken ayrılıklar olacaktır. Ekuban, Djaniny, Ömür ve Uğurcan birçok kulübün izlediği isimler. Trabzonspor’u da hoşnut edecek rakamlar olursa bu futbolculardan birkaçı takımdan ayrılır. 

   Yine de Trabzonspor, gelecek vaadeden bir Sol Bek’e ihtiyaç duymaktadır. Bununla ilgili Trabzonspor’un işine oldukça yarayacak bir Sol Bek hakkında yazdığım raporu da ilerleyen günlerde paylaşacağım…