Kayserispor, her ne kadar Hikmet Karaman yönetiminde sezon başından beri inişli çıkışlı bir grafik çizse de özellikle ikinci devrede yaptıkları flaş transferlerle ligin iddialı takımlarından biri oldu.

Açıkçası bugün ligde olduğu konumuyla Kayserispor, futbol kamuoyunun gözünü doyurabilmiş değil. Kayserispor kadrosu, mütevazi bir Anadolu kulübüne göre çok kaliteli ve iyi bir potansiyelleri var. Ama bu potansiyeli önce oyun, sonra sezon geneline yaymayı başaramıyorlar. Büyük maçları büyük oynayan Kayserispor, aynı performansı daha az ratingli karşılaşmalarda gösteremiyor.

Özellikle savunmada pozisyon alma hataları bu sene Kayserispor’un başını çok yaktı. Esasen yıldız oyunculardan kurulu kadrosu Kayserispor’un takım hâlinde pres yapmasına engel oluyor. Topu rakibe bırakıp 15-20 dakika uygun pozisyon alıp bekleyebilecek dayanıklılıkta futbolcuları da yok. 

Elbette bu defoyu en aza indirmek için çalışmak teknik ekibin görevidir ancak sene başından beri Kayserispor oyunu, böyle bir çalışmanın ipuçlarını bize veremedi. Defanstaki pozisyon alma sorunu Mert Çetin transferiyle çözülmeye çalışıldı. Hikmet Karaman, özel futbolculardan kurulu özel bir takım oluşturmak istiyor. Kayseri, bir takım oyunu oynamaktan ziyade bireysel becerilerin bir anlayış doğrultusunda yoğrularak sunulmasına dayanan bir kimliğe sahip.    

Yine buna bağlı olarak Kayserispor, gol yollarında duran topları son derece etkili kullanabilen bir takım. Şüphesiz Mensah’ın sakatlanması, Bertolacci’nin intibakında yaşanan sorunlar Hikmet Karaman’ın A planını olumsuz etkilemişe benziyor. Zaten Hikmet Karaman, genel olarak elindeki oyuncuların organizasyon kabiliyetinden sık sık şikâyet eden bir teknik adam. İçinde bulunduğumuz salgın, maç sıklığının artması, üzerine yaşanan sıkıntılar ve yukarıda bahsettiğimiz genel takım eksikleri sebebiyle Hikmet Karaman istediği oyunu ortaya koyamadı.

Kanat organizasyonları zaten hız, adam geçme gibi bireysel becerileri gerektirir. Eğer takım, belirli bir kas hafızasına sahip değilse ve ataklar doğaçlama şekilde geliştiriliyorsa konsantrasyon kayıplarına bağlı saçma pas hataları da yapılabilir. Öyle ki Kayserispor’un kontra ataktan attığı gol sayısı yalnızca 2. 

Hikmet Karaman, geriden oyun kurmayı, pasla çıkmayı sevmez. O, rakibe göre savunma yaparak topu olabildiğince hızlı ikinci bölgeye gönderebilmektir. Kayserispor’un maç başına yaptığı uzun top denemesi bunu en iyi şekilde ortaya koyuyor.   

Kayserispor’un defansif anlamdaki zayıflığı istatistiklerde de görülüyor. Trabzonspor gibi rakibini derinde karşılamayı seçen Kayserispor’un defansif verileri Trabzonspor’a çok yakın. Görülen o ki Hikmet Karaman ve ekibi, bu zayıf takıma bir agresyon kazandıramamış. Belirli bir savunma taktiği olmayan Kayseri’ye de Mert Çetin’in tek başına etkisinin olağanüstü olmayacağı da aşikâr.

Kalesinde bu kadar pozisyon vermesine karşılık iki takımın da sert oynadığını söyleyemeyiz. İki takımın da bu yumuşak oyununa karşılık fazla sarı kart görmesinin nedeni, hamle zamanlamasında yaşanan sorunlardır. 

Bununla birlikte iki takımın da oyunu ikinci bölgede oynamayı tercih ettiğini, bu yüzden orta sahacıların kilit önem taşıdığını söyleyebiliriz. Nitekim ilk yarıda bu mücadeleyi kazanan Kayseri, skor üstünlüğünü eline alırken ikinci yarıda yaptığı değişikliklerle orta sahayı kazanan Trabzonspor, skoru almasını da bildi.

Hikmet Karaman, maçın başında iddialı açıklamalarda bulunmuştu. Elbette Trabzonspor, artık ülke futbolunda bir çıta oluşturdu. Her takım Trabzonspor’u yenmek isteyecektir. Bu, oyunun gelişmesinin biricik şartıdır. 

Trabzonspor’un merkez hücumlarına karşılık Kayserispor, sahaya 4-3-2-1 şeklinde yayılarak merkezi 3 hızlı ve defansif karakterli futbolcuyla kapatmayı tercih etti. Trabzonspor, kısa paslarla alan açmaya çalışırken defansın hemen önünde konuşlanan bu üçlü blok, kaptığı toplarla önce driplingle hızlı çıkacak sonra Onur Bulut’un ikinci bölgede kazandığı toplarla etkili olacaktı. Bu sayede Trabzonspor, sol tarafı defansif anlamda etkisiz kalacaktı. 

Oyuncu pozisyonlarına dikkatli bakıldığında Kayserispor’un defansından, ofansına; ofansından forvet hattına kadar oyunu sağa yatık şekilde karşıladığı görülmektedir. 

Puchacz’ın kanat bek olmasından hareketle Kayserispor, oyunu Trabzonspor’un sağ tarafına yönlendirdi. Amaç, Visca&Peres, uyumsuzluğundan yararlanarak sol taraftan kaptığı topları önce merkeze oynamak ve 2. bölgede Onur Bulut’u topla buluşturabilmekti. Nitekim bu organizasyonu Kayseri, ilk yarıda 3 kez yaptı, 1’i ofsayt 3 de gol buldu. 

Trabzonspor’un özellikle iç sahadaki oyun anlayışı ikinci bölgede çoğalmak, kısa paslarla rakibe oyunu ikinci bölgede kısa paslarla kabul ettirmek. Hareket bölgelerine bakıldığında da oyunun Kayseri 1 ve 2. bölgesine yıkıldığını gözlemliyoruz. Bunun en büyük sebebi, Kayseri’nin baştan 3 defansif orta saha ile oyuna çıkması ve ikinci yarıda oyunu tamamen kendi birinci bölgesinde kabul etmesidir. Ki bunlar da Trabzonspor’un ekmeğine yağ sürmüştür. 

Yukarıda Trabzonspor ısı haritasına baktığımızda da vardığımız yargıyı doğruluyoruz. Trabzonspor’un ikinci bölgesinde olabildiğince ve ısrarla çoğalma yoluna gitmiş. 

Buna karşılık Kayseri ise çok daha az bir alanı ama sahaya daha homojen dağılarak ısrarla savunmaya çalışmış. 

Anlaşılan Hikmet Karaman, Konyaspor maçını iyi analiz etmiş çünkü İlhan Palut, Trabzonspor’un zayıf tarafını zaten çözmüştü. Ancak Hegel’in deyimiyle aklı bilen akıl Abdullah Avcı, İlhan Palut’un 4-2-3-1’inde Skubic, Soner Dikmen, Michalak üçlüsüyle kitleyeceğini öngörmüştü. Bunun için de Nwakaeme’ye yeri geldiğinde 10 numaraya gelebilip ara paslarla Cornelius’u kaçırabileceği, Skubic’i tek yakaladığında da çizgiye inebileceği bir rol vermişti. Visca’nın içeriye de katetmesiyle takım enini iyice kısaltan Abdullah Avcı, oyunu sete yıktığında dönen topları daha kolay alabilecek, hem kontra atakları engelleyebilecek hem de atak tazeleyebilecekti. 

Benzer bir senaryoyu Kasımpaşa maçında da gördük. Bu sefer Nwakaeme’nin bu serbest rolü daha çok benimsediğini, oyun içi etkinliğini daha çok artırdığını gördük. Zaten Nwakaeme, eski bir serbest ikinci bölge oyuncusuydu. Romanya’da daha çok 10 numara ve sol açık oynamış, İsrail Ligi’ndeyse 4-1-4-1’in sol merkez orta saha/10 numarası olarak görev yapmıştı. Burada çoğu zaman santrfor gibi oynayarak hem forveti çiftliyor hem de oyunun sıkıştığı bölümlerde geriye gelerek diyogonel toplarla oyunun yönünü değiştiriyordu. 

Teoride Nwakaeme’den Türkiye’de de beklenebilecek bu rol, pratikte bir türlü gerçek olmuyordu. Nwakaeme’ye çizgide kendini unutturma rolünü veren de 18-19 sezonunda Ünal Karaman’dı. O zamanki oyun sistemi ve oyuncu grubuyla bu çok doğru bir hamleydi çünkü Trabzonspor sağ tarafı Pereira, Sosa, Abdülkadir Ömür üçlüsüyle zaten sağlama alıyordu. Sol tarafta ön liberoyu box-to-box oynayan bir Onazi/Abdülkadir Parmak vardı. Novak, zaten merkeze gelerek Nwakaeme’ye istediği alanları açıyordu. Trabzonspor 18-19 senesinde STSL’de en kompakt futbolu oynayan takımdı. Takım boyu yalnızca 15.83 metre olan Trabzonspor bu alanda Avrupa’da 8. sırada yer alıyordu. Ki o sezon sağ iç bölgeden ayak içiyle Nwakaeme’ye o tek diyogonel pası atabilecek bir Sosa vardı Trabzonspor’da. 19-20 senesindeyse Trabzonspor, ilk golü bul, topu rakibe bırak, takım boyunu uzatıp bunu kontralarda rakibinin aleyhine kullan taktiğine gitti. Bu da Nwakaeme’ye istediği geniş alanları verdi.  

Hatırlarsanız Eddie Newton da Nwakaeme’ye forveti çiftleme rolünü vermiş, bu da hem takımın hem de Nwakaeme’nin performansını olumsuz etkilemişti. Nwakaeme, Abdullah Avcı’nın gelişiyle Ünal Karaman dönemindeki gibi çizgi oyuncusu olarak oynasa da bu yüzden hem takımdaki tek yıldız oyuncusu olması nedeniyle yalnızca ona önlem alınabilme lüksüne sahip olunması hem de rakiplerin onu çözmesi sebebiyle bazı maçlarda çok kötü performans sergilemişti. Kayseri maçında ise Nwakaeme; gerektiğinde sağ kanada, gerektiğinde merkeze gelip tam bir joker oyuncu görüntüsü verdi. Artık yeni kimliğini kabullenmiş, daha çok içeriye giren, daha çok şut çeken, daha çok alan açan ve takım savunmasına yardım eden bir Nwakaeme var. 

Aslında Abdullah Avcı, Hikmet Karaman’ın bu top kayıplarından faydalanmak üzerine bir plan yapmasını da tahmin etmiş. Çünkü ilk 10 dakika özelinde baktığımızda set oyununu çok iyi oynayabilen bir Trabzonspor vardı. Bu bölümde Trabzonspor, kaybettiği topları topun olduğu bölgeye takım hâlinde baskı yaparak geri kazanabildi. Ancak özellikle Dorukhan’ın olmaması, Trabzonspor takım savunması verilerini olumsuz etkiledi. Hem Trabzonspor, henüz bu kadar atletik bir oyunu maçın en azından belirli bir bölümünde oynayacak kadar atletizme kavuşabilmiş bir takım değil. Ancak bu ilk 10 dakikalık oyun bize gelecekte Trabzonspor’un oynayacağı oyunla ilgili önemli ipuçları veriyor. 

Trabzonspor’un oyundan kopması, ilk 11’in bu oyuna cevap verememesiyle olmuştur. Nitekim Kayserispor’un erken bir gol bulması da beklenebilecek bir durumdu. Kayseri, bütün nefesini ilk 15 dakikada harcayan bir takım. Golü 24. dakikada bulup öne geçmesi kadar normal bir şey yoktu. Asıl sürpriz, Trabzonspor’un Kayseri oyununa cevap verememesi, bunun üstüne Kayseri’nin de oyununu oynamaktan vazgeçmemesiydi. 

İlk golde asıl hata, Ahmetcan’ın yükselip kafa vuramaması değil Bakasetas’ın merkezde topla buluşmasıdır. Buna da sebep olan bazı şeyler vardır: Bakasetas, sol ayaklı olduğu için topla sağ tarafa dönememiş, sola dönmek isterken uygun pozisyonda arkadaşını göremeyince topu ayağında saklamak zorunda kalmıştır. Bunu üst üste iki kez yapınca da Trabzonspor, ikinci golü yemiş oldu. Bakasetas’ın iyi bir takım oyuncusu olduğuna şüphe yok. Ancak kendisine verilen sağ iç ve sol iç bölge rollerini bir türlü oynayamıyor. Üçüncü bölgede topla buluştuğunda özellikle 4-2-3-1’in 10 numarası olduğunda performansı çok yükseliyor. 20-21 senesinde Bakasetas’ın 8, Yunus Mallı’nın 10 numara oynadığı 5 maçlık bir seri var. Avcı, bu sezon ondan skor alabilmek için çoğu zaman 4-3-3’ün argümanlarından vazgeçti veya asıl sisteminde esnemeler yaptı. Hamsik’in ve Berat’ın sorumlu olduğu alanın artmasını ve takım boyunun artma riskini alarak Bakasetas’ı 3. bölgede oynattı. 

İkinci golde arka direkte Bruno Peres, kafayı vurdurmasa ikinci yarı işler Trabzonspor için çok daha kolay olabilirdi. 20-21 senesinde Serkan Asan, arka direkte bu kafaları vurdurduğu için çok eleştiri almıştı. Asıl anlaşılması gereken şu: Herkes Kylie Walker’la, Alexander Arnold’la, Hakimi’yle oynamak ister. Bu oyuncuları pahalı yapan da herkesin onları takımında görmek istemesidir. Trabzonspor’da oynayan her sağ bek, arka direkte o kafayı vurduracak. Burada Serkan Asan’ı iyileştirmek hem daha kolay hem de daha pragmatiktir. 

İkinci yarıda daha etkili olması beklenen elbette Trabzonspor’du. Avcı, alması gereken tüm riskleri almak zorundaydı. Onur Bulut’un efektif kullanımıyla etkisiz kalan Puchacz’ın yerine Yusuf Erdoğan, iç mevkide etkili bir performans ortaya koyamayan Bakasetas yerine Djaniny, zaten kendi pozisyonda oynamayan Ahmetcan’ın yerine Denswill hamleleriyle Trabzonspor maça ortak olmayı başardı. Trabzonspor’un ataklarına karşılık Kayserispor’un yapacağı tek şey, savunmaktı. Nitekim Kolovetsios hamlesi de bu doğrultuda yapıldı. Ancak sahte 8 oynayan Djaniny’e karşı hiçbir önlem al(a)mayan Hikmet Karaman ve öğrencileri, girdiği net pozisyonları da değerlendiremeyince skorun 2-2’ye gelmesine engel olamadı. 

Hikmet Karaman’ın merkezi kalabalık tutmasına karşılık beklenti, Trabzonspor’un 4-4-2’ye dönerek kanat organizasyonlarını sıklaştırmasıydı. Özellikle Bruno Peres’in ortalarıyla Trabzonspor, pozisyon bilgisi zayıf Kayserispor karşısında Cornelius ile gol bulabilirdi. Avcı, bunu B planı olarak saklamayı tercih etti. Oyunundan taviz vermeyerek merkeze Djaniny hamlesini yaptı. Doğru pozisyon alamayan Kayseri savunmasına karşı doğru pozisyon alabilen Trabzonspor hücum hattı ikinci yarıda en iyi bildiği şekilde hücum etti. 

Burada Djaniny’ye de bir parantez açmak gerekiyor. Derine gelerek sırtı dönük aldığı toplarla oyunu yönlendiren Avrupa’da birçok santrfor izledik ama hiç derine gelerek gerek bireysel becerileri gerekse oyun zekâsıyla yüzü dönük şekilde oyun kuran santrfor izlemedim. Bunun bir buluş olarak değerlendirilmesi taraftarıyım. Önünde geniş alan isteyen ama zamanında yontulmamış bu tür topçular bu sahte 8 yöntemiyle bir takım oyuncusu olabilirler. 

Elbette oyuna bakış açım, genç oyuncuların oynamasından yanadır. Ahmetcan’ın bu maç iyi oynayıp oynamaması hiçbir şeyin ölçütü değildir. Kayseri’nin takım savunması verilerinin düşük olduğundan bahsetmiştik. Öyle ki Kayseri, Trabzonspor 1. bölgesinde hiç baskı yapma gereği duymadı. Duysa da özellikle Thiam hiç prese katılmadığından Trabzonspor, sağ taraftan Bruno Peres’le driplingle çıkabilirdi. Bu açıdan bu sezon Trabzonspor stoper ikilisinin en rahat oynadığı maçtı diyebilirim. İşte tam da bu yüzden Avcı, Denswill ile başlamış olsa çok daha isabetli olurdu çünkü Ahmetcan’ın sol ayaklı ve tecrübesiz olmasından topu oyuna sokması zaten zordu. Ahmetcan’ın gelişimi için Trabzonspor skoru aldıktan sonra son 15-20 dakika “kendi mevkisinde” sahada olması daha iyi olurdu. 

Trabzonspor’un takım savunması verilerini etkileyen en kötü verilerden biri Berat’ın defansif özelliklerinin ön libero mevkisine göre yeterli olmamasıydı. Gerek Nwakaeme’nin takım enini uzatması gerekse ön libero ve sol bek sorununu “Trabzonspor Eleştirileri Ne Kadar Doğru” adlı yazımda ortaya koymuştum. Burada ilk 11’deki Siopis- Berat değişikliğiyle Trabzonspor, ikinci bölgede dönen topları daha iyi karşılayabilmiş oluyor. Aslında Siopis, net bir 4-3-3 oyuncusu değil. Bire bir eşleşmelerde Berat, hem Dorukhan’dan hem de Siopis’ten çok daha önde. Ancak Berat, bu yeni rolüne alışırken bir süre ön liberoyu Siopis’le idare etmek de akılcı bir çözüm. Burada dakika 80’de oyun 2-2 iken Berat’ı oyuna almak, Abdullah Avcı’nın takımına inancının bir göstergisiydi. 

Trabzonspor’un oyun içindeki genel eksiklikleri yine aynı şekilde devam etti. Trabzonspor, çözülmesi kolay bir takım. Eksikleri çok ortada. Oyuncu grubunun birbirini genel anlamda tamamlamasının yanı sıra birbiriyle yeterince çalışmamaktan, sakatlık, korona gibi nedenlerle birbirinden uzak kalması bunun en önemli sebepleri. Ayrıca ligin temposu, antrenman kalitesi gibi çok daha makro sebeplerin de göz önüne alınması gerekiyor. Trabzonspor’un organizasyon kabiliyeti, pas ve karar verme hızı hâlâ istendik seviyeye ulaşabilmiş değil. Bu sene takım savunması verilerinin çok da artmasını zaten beklemeyin. Bunun için profesyonel metodlarla geçirilen bir hazırlık kampı şart. 

Oyunu, yıldızlardan kurulu bir 11 kazanmaz. Oyunu oynattıran teknik direktördür. Bir teknik direktör de takımın %100’ü olduğuna göre bu başarının mimarı Abdullah Avcı’yı tebrik ederim.