Giriş

Bu hafta oynanan mücadeleler, ilk hafta maçları gibi heyecanlı geçmedi. Zaten ilk hafta oynanan maçlardaki temponun sürdürülebilirliği olmadığı açıktı. Sezonun ilk bölümü, oyuncuların kendilerini yorgun hissetmesine bağlı olarak temponun ayarlanmasında sorunlar yaşanabilir. Bu yüzden bunu çok önemsemiyorum. Önemli olan belirli bir performansın altına düşmemek ve zaman zaman bu performansın üzerine çıkabilmektir. Bunu dilimizde istikrar kelimesiyle karşılıyoruz. Türk liginin iyi bir lig hâline gelmesindeki en büyük engel, istikrarsızlıktır. Bunun da yakın zamanda çözülmesini beklemiyorum.

İstanbulspor: 1-1 Kayserispor

Öyle görünüyor ki İstanbulspor, bu sezon da düşmemeye, Kayserispor ise orta sıralara tutunup düşme korkusundan uzak kalmaya oynayacak. Eğer transfer tahtası açılabilseydi Kayserispor, ligin iddialı takımlarından biri olabilirdi. Benim transfer konusundaki tavrım bellidir ancak Kayserispor, ciddi manada transfere ihtiyaç duyuyor ve Çağdaş Atan 2 yıldır elinden gelenin en iyisini zaten yapıyor. Kayserispor’un bugün saha içi lideri yok, santrforu hiç yok. Şu durumda gerçekten hedefi olan bir futbolcu Kayserispor’da kalmaz. Talip çıkarsa Kayseri yönetimi de 3’e 5’e bakmadan elden çıkarmak zorunda. Takımın hiçbir şeye ihtiyacı yoksa en azından bir defansif orta sahaya ihtiyacı var. Kayseri, her ne kadar dengeli bir oyun oynamaya çalışsa da işleyen tek yeri kanatları. Kayserispor’un iyi görünen her şeyi rakibin yapamadıklarıyla ilgili. Bu durum, Çağdaş Atan2ın gelişimine de zarar verir.

Süper Lig’in bir diğer ekonomik sıkıntılardan muzdarip kulübü İstanbulspor için ilerleyen haftalara yönelil biraz daha iyi şeyler söylemek mümkün. Orada da takımı için gece gündüz çalışan bir antrenör var. Kötü transferler yapmadılar, zaten böyle bir lüksleri de yok. Yalnız tekrarlarını devam ettirmesi gerekiyor. Fatih Tekke’ye de bu tekrarları yaptırmak konusunda en ufak bir kuşku duymuyorum. İki ekibin de takım kimliklerini çıkarmak için henüz çok erken. İki ekip de geriden oyun kurmaya çalışıyor ama en ufak bir doğru preste topu kritik bölgelerde kaybedip pozisyon verebiliyor. İki ekip de çok fazla bireysel hareket ediyor ve bu hareketler de beraberinde hataları meydana getiriyor. İstanbulspor’un özellikle duran topta savunma çalışması yapması gerekiyor çünkü bu, geçen senede İstanbulspor’un zayıf karnıydı.

Antalyaspor: 1-1 Konyaspor

Adama sorarlar 576 pas niye yaptın diye? Diğerine de sorarlar rakibin 576 pas yaparken sen ne yaptın diye? Konya için sonun başlangıcı Vaduz’a elenmek oldu. Bunun bütün faturasını İlhan Palut’a çıkarmak istediler. Oysa o maçta stadın zeminini İlhan Palut bozmamıştı. Kültür Bakanlığı statta etkinlik düzenlemişmiş. Koskoca Konya’da etkinlik düzenleyecek başka bir alan yok mu? Madem öyle, Tarım Bakanlığı da statta inek otlatsın. Olacak iş mi? Agresif davranışları var diye de arkasından dedikodu çıkardılar…

Eh o zaman, istikrarıyla takdir edilen Konya’nın bu durumda kariyerinde Partizan dışında başarı elde edememiş bir hocayla Guilherme’nin yapacağı kenar ortalarına bel bağlaması müstehak. Cicaldau, transfer edildi ama onun da antrenman eksiği var. Yanında lider bir orta saha, 6 numarada da iyi bir kesici oynamadığı sürece Cicaldau’dan iyi performans almak mümkün değil. Bu halleri onları küme düşürmez ama bir yere de taşımaz.

Antalya’nın eksiklerini geçen hafta ayrıntılı bir şekilde yazmıştık. Ben Nuri Şahin gibi iddialı bir teknik adama böyle zevksiz bir oyunu yakıştırmam. Amacı Süper Lig’e çivi çakmaksa bir şey diyemem tabii. Aldırdığı oyuncular elbette kötü değil ama 576 pas sonucunda golü 87. dakikada Güray Vural’ın ayağından bulacaksak yapmayalım bu işi.

Rizespor: 0-0 Alanyaspor

Bu karşılaşmadan sonra benim kafamda Rizespor ile ilhan Palut birlikteliğine dair hiçbir soru işareti kalmadı. Rizespor, Bülent Korkmaz nasıl bırakmışsa o şekilde devam ediyor. Daha önce Ömer Erdoğan’ı savunmacı, İlhan Palut’u ise hücumcu bir hoca olarak tanımlıyorduk fakat Alanyaspor ile Ömer Erdoğan daha ofansif bir görüntü sergilerken Rizespor ile de İhan Palut daha defansif bir görüntü veriyor. ancak ne Ömer Erdoğan savunmadan ne de İlhan Palut hücumdan vazgeçmiş durumda. Rizespor’un oyuncularının büyük bölümünü kaybetmesine rağmen oyununu muhafaza etmesi takdire şayan. Çünkü Rize’nin şartları Rizespor’un üç aşağı beş yukarı böyle oynamasına olanak tanıyor.

Alanya cephesi için ise en azından takımını deneme tahtası olarak görmeyen, oyuna bütüncül bakan bir teknik direktöre sahip olduğunu söyleyebiliriz. Önceki yıllara kıyasla tek eksikleri iyi bir santrfor. Rize’ye karşı gol bulmalarını da buna bağlıyorum. Bu durum ilerleyen haftalarda rakibini dar alanda karşılayan takımlara karşı problem yaratabilir. Onlar da bir yeniden yapılandırma sürecinde ayrıntılı konuşmak için bir tık erken. Hele bir oyunları otursun, daha ayrıntılı konuşuruz.

Hatayspor: 0-0 Kasımpaşa

Geçen haftaki Hatayspor oyununa çok fazla aldanmamak gerektiğini söylemiştim. Kasımpaşa’nın ise sorunu, sahibi. Bundan sonra Hatayspor, bir var olma mücadelesi verecek. Mutlaka bu kadrodan transfer teklifi alan oyuncular olacaktır. Delle Bashiru yalnızca temposu ve isteğiyle değil tekniğiyle de ön plana çıkan bir oyuncu. Bertuğ, belli ki olacak ama ne zaman Allah bilir. Henüz pozisyon alma ve son vuruşlarda büyük eksikliği bulunuyor.

Kasımpaşa’da dikkatimi en çok çeken oyuncu yeni sağ bekleri Wind oldu. Sol kanatları Gomis hakkında kararsız kaldım. Fall’un sürati yanında biraz da bitiriciliği olsa başka şeyler hayal edilebilirdi. ön alan hareketliliği açısından bakıldığında Fall’un santrfor oynaması çok mantıklı. Ama böyle olunca da gol yollarında sorun yaşanabiliyor.

Galatasaray: 2-0 Trabzonspor

Geçen hafta Galatasaray’ın fazla bireysel becerilere dayalı bir oyun oynadığını söylemiştim. Üstelik transfer ettikleri oyunculara göre hiç de sükseli bir oyun değil bu. Elbette bir şekilde sonuç alırlar ama bunun yeterli olacağını sanmıyorum. Bayern Münich ve PSG, bu yüzden Şampiyonlar Ligi’nde başarılı olamıyor. Çünkü liglerinin bir zorlayıcılığı yok. Ne zaman ki İtalya Ligi’nin rekabetçiliği yükseldi, İtalyan takımları Avrupa Ligi’nde başarılı olmaya başladı. Eğer Galatasaray, bana ligde temposu düşük, vasat bir oyun yeterli olur diye düşünürse kaybeder. Hele böyle bir kadro kurmuşken bu oyunun hiçbir açıklaması olamaz. Okan Buruk’un antrenman tekniklerini gözden geçirmesi gerektiğini düşünüyorum. İcardi’nin ayağına gelen her topla pozisyon yaratabilmesi, Okan Buruk’un başarısı değildir herhâlde. Takımda Abdülkerim Bardakçı harici Okan Buruk dokunuşu göremiyorum.

Trabzonspor’un ise bu iki uçta gidip gelen oyununa alışkın olmamız lazım. Evet, bu kadroyla Galatasaray ve Fenerbahçe ile rekabet edemez ancak mücadele edebilir. Trabzonspor’dan da beklenen bu. Kötü oynamasına rağmen 1-0’a kadar ciddi pozisyonlar da buldu. Umut Bozok’un mental olarak Trabzonspor’da oynamaya hazır olduğunu düşünmüyorum. Ya kendi kendini hazırlayamıyor ya da hoca, onu hazırlayamıyor. Çünkü Umut Bozok, sahada yok gibi. İkili mücadele kazanamıyor, kale önünde topa dokunamıyor. Bundan sonra art arda transfer açıklansa da fayda etmez. Trabzonspor’un da gerçekçi olmayan hedefler peşinde koştuğunu sanmıyorum.

Başakşehir: 0-2 Fatih Karagümrük

Hazır bir her sene yeniden yapılanma modası varken Başakşehir bundan hiç geri durur mu? İstikrarsızlığa bu memlekette yeniden yapılanma deniyormuş da bizim haberimiz yokmuş. Yeniden yapılandığını iddia eden takım Ravil Tagir’i yollayıp 1.5 sene ayağına top değmemiş Edgar İe’yi 11 başlatıyor. Ben Başakşehir’i en son Aykut Kocaman döneminde bu kadar dağılmış görmüştüm. Başakşehir kimliğinden sıyrılmış, sırf usûlen sahaya çıkmış bir Başakşehir vardı sahada. Bu sene ne yapacaklarını, özellikle de Emre Belözoğlu’nun bu duruma nasıl reaksiyon vereceğini merakla bekliyorum. Seyirci destekleri de olmadığı için çabuk dağılmaya teşne bir takım. Öte yandan maç başında tribünlerdeki gariplikler beni hem güldürdü hem de işkillendirdi. Stada çocuk parkı yapmak, hangi ihtiyacı karşılayacak? Hele o maskotlar? Neyin şovuydu orada yapılan? Başakşehir, bu memlektte puan durumuna göre desteklenen bir takım. Bu seçimde sağ seçmenin MHP’ye verdiği emanet oylar gibi Başakşehir taraftarlığı. O yüzden kimse, kimseyi kandırmasın.

Karagümrük cephesi için ise geçen hafta olumsuz konuşmuş ve zamana ihtiyaçları olduğunu söylemiştim. Başakşehir’in çok kötü oynamasına karşılık Karagümrük biraz da şansının yaver gitmesiyle maçı erken kopardı. Bununla birlikte maçın son bölümünü çok kötü oynadığını da hatırlatmak gerek. Bu bölümde Başakşehir kendi organizasyon eksikliğinin kurbanı oldu. Bu sene Mendes, Karagümrük’ün ofansif anlamda çeşitlilik yaratacak oyuncusu olacak. Onun dışında Serdar Dursun’u da ikna edebilirlerse Karagümrük Avrupa potasına yaklaşır. Ama Feghouli, Ljajić gibi bitmiş topçularla Avrupa, hele de bu seneki rekabetçi ortamda imkânsıza yakın. Tesis ve stadyum sorununu çözebilirse Karagümrük’ü çok daha iyi yerlerde görebiliriz.

Beşiktaş: 1-1 Pendikspor

Ben Beşiktaş maçlarını izlerken çok sıkılıyorum. Beşiktaş da Şenol Güneş gibi, eski moda. Gedson’un hem ofansta hem de defansta tek başına bir şeyler yapmasından başka bir şey yok sahada. Bunun transferle çözülecek bir durum olduğunu da düşünmüyorum. Aboubakar, 2; Muleka ise 1 kez topu kalecinin üzerine vuruyor. Artık bu seviyede, bu pozisyonların kaçmaması gerekiyor. Hele ki rakip Pendik iken. Pendik’in dermanı yok bir kere. Beşiktaş, oyun anlamında Pendik’i yenemedi ki! Duran toptan gelen bir gol var. Bunun dışında Pendik kalesini abluka altına alamıyorsan bu, başka sıkıntıların olduğunu gösterir. Futbolda gidiş yolun yanlışsa sonuç doğru olsa bile o gidiş yolunun yanlışlığı, sonucun doğru olmasını da kat be kat çıkartır. Beşiktaş da bugün bunu yaşıyor.

Pendikspor ise Anadolu’da iflas etmeyen şehir takımı kalmayınca mecburen kendisini Süper Lig’de bulan semt takımlarından. Güçlü bir alt yapısı yok. Güçlü bir üst yapı oluşturmak için zaten paraları yok. Herhâlde onlar da bir mucizeye inanmak istiyorlar. Leicester City gibi hikâyeler öyle bir mucizeyle olmuyor. Çünkü orada futbol ile siyaset bu kadar sıkı fıkı değil mesela. Leicester’in şampiyonluğu da yüce Rabbimizin bir hikmeti değil. Osman Özköylü’ye başarılar dilerim.

Gaziantep: 1-3 Sivasspor

Gaziantep çok dar bir kadroya sahip. Daha da kötüsü iyi antrene edilmemiş. Saha dışında da saha içinde de bir lideri yok Antep’in. Buna ilk tepki, daha ilk haftadan Maxim’den geldi. Maxim, kariyerinde ilk defa kırmızı kart gördü. Yaptığı sorumsuz hareket ve bozuk ruh hâli, bir yönetim zaafiyetini ortaya koyuyor. Antep’in ekonomik durumu zaten kötüydü. Üstüne bir de bu deprem felâketi onları iyice zayıflatmış olmalı. Bundan sonra Antep güç kaybeder, güçlenmez. Hele bu organizasyonsuzlukla.. Çok zor…

Sivasspor ise Rıza Çalımbay döneminde ofansif anlamda kanat akınlarına ve kenar ortalarına çok bağlıydı. Servet Çetin döneminde çok organize bir takım olmaya başladı. Bazı sekanslar bana Sivasspor adına ciddi bir şekilde ümit verdi. Ancak defansif organizasyondaki zayıflık devam ediyor. Bu, elbette bir haftada çözülecek bir sorun değil ama ivedilikle çözülme kavuşturulması gerekiyor.

Ankaragücü: 1-1 Adana Demirspor

Bir Ankara takımına göre son derece iyi bir kadro kurdu Ankaragücü. Takımın kondisyonu da birçok takımdan daha iyi. Belli ki takım iyi antrene ediliyor. Fakat Tolunay Kafkas’ın bu son zamanlardaki sofistike havasını anlamak mümkün değil. Şu anlık takım bir arayış içerisinde. Bu da son derece doğal. Bir şeyler netleşmeye başladığında Ankaragücü özellikle evinde zor kaybeden bir takıma dönüşebilir. Geride çözmesi gereken problemleri de çözdüklerinde Ankaragücü’nün gerçek potansiyelini sahaya yansıttığını göreceğiz.

Adana Demirspor için ise rüya görmeye gerek yok. Kadrosu iki ligi birden götürecek seviyede ya da kalitede değil. Gidebildiği kadar gitsin, oynayabildiği kadar oynasın ama iki taraftan biri illa ki aksayacak. Kluivert’ın da yeterince tecrübesi yok. Onun için de ilk heyecan, işine dört kolla sarılacaktır ama ligimiz dünya çapında tanınmıyor oluşu, büyük sorun.

Samsunspor: 0-2 Fenerbahçe

Samsunspor, umut verdi mi? Transferler de gelince herhâlde küme düşmez, diyorum. Hepimizin Hüseyin Eroğlu’na güvenmekten başka çaresi yok. Taylan, Emre Kılınç gibi iyi oyuncular aldılar. Kalecileri aynı şekilde, varını yoğunu ortaya koyuyor. Sivasspor maçında Samsunspor savunmasını beğenmemiştim. Bu sefer Fenerbahçe’ye karşı 4/4’lük savunma yaptı Samsunspor. İlerleyen haftalarda resim netleştikçe konuşuruz ama Samsunspor, bu ligin dişli ekiplerinden olacak, bu kesin.

Fenerbahçe’ye gelince… Maçın yıldızlarının Fred ve Cengiz olması beni rahatsız etti. Daha 3 gün önce takıma gelen oyuncuların bugün as kadroda yer alıp üzerine maçın adamları seçilmesi, “transfer için transfer” ilkesiyle hareket eden Fenerbahçe için düşündürücü. İleriye yönelik iyi bir sinyal mi? Hayır, bu yalnızca plansızlığı ve programsızlığı gösterir. İsmail Kartal da bireysel yeteneklerin son derece öne çıktığı bir anlayışa sahip. En yetenekli oyuncular sende ve en yetenekleri oyuncuları sen yetiştirebiliyorsan buyursunlar. Ama bunun sürdürülebilirliğinin olmadığını biliyorum.