Kış geliyor. Herkes gitti ve ben bu yaylada tek başıma kaldım.
Kışı yaylada geçirmek bir fikir olsaydı gülünebilirdi. Kader olsaydı boyun eğilinebilirdi. Zulüm olsaydı kınanırdı.
Beni ürküten soğuk değil yaylanın ıssızlığıdır. Bağırmaktan vazgeçtim, sesimi duyan kimse yok!
Hiçbir şey yapmamanın bir şey yapmaktan daha iyi olduğu durumlar vardır. Çok özel ve istisnaî durumlardır bunlar. Beklemek zor geliyor. İçimdeki güce dayanamıyorum artık. Zaman lehime işliyor, biliyorum. Biliyorum ki bu yayla, yazın yine cıvıl cıvıl olacak. Ben kışı yaylada geçirdikten sonra… Issızlık, ruhumu gebertene kadar sıktıktan sonra.
Canım çok sıkılıyor ama kıştan sonra bahar gelecek. Ve baharın kıymetini en çok ben bileceğim. Çünkü benden başka hiç kimse benimle bir kış geçirmemiş olacak. Ben kendimle bir kış geçireceğim. Üstelik bu dağ başında…
Gidecek yerim olsaydı böyle olmayacaktı, diyeceğim. Belki de daha önce gittiğim her yerden kovulmamış, biraz olsun sevilmiş olsam böyle olmayacaktı, diyeceğim. Nafile! Kendimi sevmedim ki hiç!
Bir gitar telinde avunmak, bir türkünün notasında kendimi unutmak, bir romanla iç dünyamın derinliklerine dalmak, bir tabloyla yeniden yaratılmak istiyorum.
Bir tarafım sevgi ve merhamet dolu. Ona ulaşamıyorum. İçimdeki canavarı öldürmeliyim. İçimdeki canavarı öldürmenin tek yolu onu büyütmekten geçiyor.
Artık ne süpürgem ne de halım var. Dün halı altına süpürdüğüm her şey bugün gün yüzüne çıkıyor. Hiçbir şeye aldırmıyorum. Süpürmeye hâlim de yok artık.
Hayatımda hiç bu kadar yüzümün güldüğümü ve hiç bu kadar mutsuz olduğumu hatırlamıyorum. Bundan önce yüzümün güldüğünü pek hatırlamıyorum ya, neyse.
İnsanlar neden hep üzgün olduğumu sorardı. Daha çok üzülürdüm.
Yeniden yaşama şansım olsaydı, her seferinde düz duvarlara konuşsam bile anlatmaktan hiç vazgeçmezdim. Ama yine de bir an için bile olsa mutlu hissetmek güzeldi. Yalandan da olsa bir şeyleri hâlledebileceğimi düşünmek güzeldi. Kendimi kandırmanın ne demek olduğunu anladım sayesinde. Yaşanması gerekiyormuş demek..
Bahar gelecek ve en güzel şiiri ben yazacağım.
Kendimi böyle kabullenmek zorundayım. Abuk subuk konuşuyorum, çabuk dağılıyorum…
Benim dengem bu. Sanat yoksa bir ayağım eksik. Yaşayamıyorum. Sanatçı olmaya cesaret etmem gerek.
Yapacak çok işim var, bir enkazı kaldırmak zorundayım.