Bugün 10 Kasım… Bugün peşinden gidilecek tek dünya lideri Atatürk’ün ölüm yıl dönümü.

Yo, hayır. Bu yazıyı Atatürk’ü sevmeyenleri kudurtmak için yazmadım. Şükürler olsun ki ben hayatı başkalarına nispet olsun diye yaşamıyorum.

Herkes kendi fikrini beğenir, demişler. İsteyen istediğini söyleyebilir. Atatürk, benim için sarı saçlı mavi gözlü devdir.

Türkiye Cumhuriyetine duyduğum saygı, Atatürk’ten gelir. Çünkü cumhuriyetimizin yüzüncü yılına gelişini ve yüzüncü yılımızı idrak edişimizi düşündüğümde Atatürk’ün en yakınındakilerin bile Atatürk’ü anlamadığını, cumhuriyet ve demokrasi hakkında ise çok yanlış inançlara sahip olduğunu çıkarıyoruz. .

İmkânın son derece kısıtlı olmasına rağmen Anadolu halklarının Emperyalizm’e karşı kendi bağını bahçesini savunma girişiminin ulusal bir kurtuluş savaşına dönebileceğini ve böylelikle bütün mazlum uluslara örnek oluşturabileceğini öngören adamdır Atatürk.

Üstelik bunu göze aldığında o sıralarda padişah yaverliğine kadar yükselmiş, Çanakkale Savaşı’ndan sonra tüm dünyada adı duyulmuş, geleceği parlak bir Osmanlı paşasıdır.

O, hayatının neredeyse tamamını askerî üniforma ile geçirmiş, askerlikten de başka da meslek bilmemesine rağmen milleti için hayatından vazgeçmekre bir an bile tereddüt etmedi. Fildişi kulesini âdeta bir rasathane gibi kullandı. Halk hakkında ancak entelektüel palavraların döndüğü o devirde yüzyıllardır savaşlarla, vergilerle, eşkiyalarla boğuşan bir halkın duygularına tercüman oldu.

“Yurtta sulh, cihanda sulh!” dedi.

Atatürk, Türk milletinin şansı olmuştur. Türk milleti, Atatürk ile müşerref olmuştur.

Atatürk, bir kurtarıcı değil evrensel ve barışçıl düşünme biçiminin adıdır.

10 Kasım, bütün mazlum ulusların acılarını yürekten hissettiğimiz gündür. 10 Kasım, emperyalizme karşı nasıl mücadele edileceğini gösteren bir kahramanın, sarı saçlı mavi gözlü devin aramızdan ayrılışının yıl dönümüdür.

Özgurlük ve bağımsızlık mücadelesi veren halkların başı sağ olsun.