Gaziantep FK: 0-2 İstanbulspor

1 maçla Šumudica iyi hoca olmaz. Tempo yapmaktan daha zor olanı, tempoyu koruyabilmek ve sonraki haftalara taşıyabilmektir. Her oyuncu grubu, az da olsa teknik direktör değişikliğine reaksiyon verir. Gaziantep, bunu geçen hafta yapmamış veya yapamamıştı. Bu hafta yapabilmesinin sebebi ise İstanbulspor. İstanbulspor, bir kulüp olmaktan çok uzak. Zaten taraftar ile yönetimin arası başından beri kopuk. Faturanın Fatih Tekke’ye kesilmesi elbette doğru değil ancak eminim ki onlar da ne yapacaklarını bilemeyecek kadar şuursuz. Ancak ben Tekke’nin en azından Osman Zeki Korkmaz kadar kredisi olmasını isterdim. Tekke için iyi tarafından bakarsak artık Süper Lig’de çalışmaya hazır olduğunu gösterdi. Bundan sonraki teknik direktör değişikliklerinde gündeme gelecek bir isim.

Bu maçta Gaziantep’in yaptığı, rakibin hava topları üzerine zaafını kullanmak oldu. Her ne kadar oyunu domine eden ve seviyesine göre topla iyi işler yapan taraf İstanbulspor olsa da golü bulan taraf Gaziantep oldu. Istanbulspor’un buna rağmen oyundan düşmemesi ise mücadele gücünü artıran bir başka unsur oldu. Tekke, geçen sezon rakip yarı sahayı ancak geçiş oyunuyla geçebilen ve kaleye ancak ceza sahasından şut atarak gidebilen bir takıma topu ceza sahasına kadar taşımayı öğretti. Ve Fatih Tekke bugün Zenit saati gibi işleyen bir takım bırakmış olmanın gururunu yaşıyor olmalı.

Rizespor: 1- 1 Sivasspor

Sivasspor’un birçok problemi var ancak bütün bu problemler çözülmeyecek gibi de durmuyor. Ben Sivasspor’un savunmada Goutas’ı tutmasını ve bütçesine göre süpürücü bir savunmacı almasını beklerdim. Veya Goutas, Sivas için bir seviyeyi ifade etmeliydi. Caner ve Appindangoye’den oluşan Sivas tandemi belli ki olmuyor. Poupagaras hakkında bir fikrim yok ama bu gidişle formayı alması zor olmayacak. Zayıf halkanın Caner olduğunu düşünüyorum. Burak, yanlış kariyer tercihi kurbanı oldu. Görünen o ki ofansif yönü çok kuvvetli bir bek olacak. Ama ne zaman? Çoktan olması gerekirdi. Çünkü Avrupa’da onun yaşındaki oyuncular çoktan prime dönemine girmiş oluyor. Gerek Manaj gerek Saiz gerekse Barrow ne kadar yumuşak görünürlerse görünsün aslında savunma katkısı veren oyuncular. Sivas’ta kadronun çok değişmesinden kaynaklanan bir rol çatışması ve uyum problemi var. Bir de Emrah Başsan gibi henüz takıma tam anlamıyla uyum sağlayamamış oyuncular var. İlk 30 dakika oynanan oyunun 40-50-60 dakikalara çıkması gerek. Servet Çetin’in işi zor. Ama elindeki imkânlar da gayet iyi. Bir maharet gösterme zamanı geldi de geçiyor…

Şu Rize’ye bakın.. Hangi oyuncunun sezon sonunda bonservisiyle ayrılma ihtimali var? Sanılmasın ki bu Sivas için geçerli değil. Şimdi biz Rize’ye çok iyi bir teknik direktör takımı mı diyeceğiz? Alâkası yok. İlhan Palut, Türk futbolunu kurtaracak o teknik direktör olsaydı bugün oynattığı futbolu, Türk ağırlıklı futbolcularla oynatması gerekirdi. Birçok Türk hoca, işte böyle kendini aldattığı için büyük takımlarda başarısız oluyor. Çünkü bugün 4 büyük takımı daha çok batırmadan çalıştırabilmek için ciddi bir maharet gerekiyor. Eh, bu maharet de takdir edersiniz ki hazır oyuncularla bir oyun bulmaktan ziyade oyuncuyu hazırlayıp bir oyun üretmeyle mümkün oluyor. Geçen hafta uyarmıştım, Rize’nin ayakları yere sağlam basmalı…

Pendikspor: 1- 1 Karagümrük

Bir Midstjo transferi takımın çehresini bu kadar mı değiştirir? Takım, takım olmaktan bu kadar uzak olursa elbette değiştirir. Pendikspor’un 90 dakikayı üstün tamamlamasına karşılık uzatmalarda gol yemesini talihsizlikle veya rakibin Pendik’ten çok daha güçlü olmasıyla açıklamaya kalkarsak kendimizi kandırmış oluruz? Sorulması gereken soru şudur: Pendik, 90 dakika 1-0 önde götürdüğü bir mücadelede niçin uzatma dakikalarında bu kadar oyundan düşmüştür? Cevabını bulmaya gerek yok. Biz yalnızca doğru sorular sormaya çalışıyoruz. Buna da felsefe diyoruz. Ben, ülkenin büyük takımları ile küçük takımları arasında dengeli bir futbolcu alışverişi olması taraftarıyım. Örneğin Trabzonspor alt yapısının yetiştirdiği her futbolcu Trabzonspor seviyesinde olmayabilir. Kimi Ajax’a gider, kimi amatöre. Kimi Ahmetcan örneğinde olduğu gibi formayı verdiğin an oynamaya başlar, kimisiyse ne kadar üzerine düşülürse düşülsün olmaz. Serkan Asan, bugün sahanın en iyilerindendi ancak golde ofsaytı bozuyor olması, hele bunu son dakikada yapması, bağışlanamaz bir hata. Bu, Serkan’ın bir konsantrasyon problemi olduğunu gösteriyor. Bu da futbol dışı bir olay. Daha önce yazmıştım, benzer bir sorun Hüseyin Türkmen’de de var. Neden bu oyuncular çok iyi götürdükleri bir oyunu yaptıkları tek bir hatayla mahvedebiliyorlar? İşte bu belki de Trabzonspor alt yapısının veya şehrin veya ülkenin bir yetiştirme problemini işaret ediyor. Pendik gibi kulüpler bu tür sorunları tespit edip oyuncunun kiralandığı kulüple sorunu çözmek adına bir proje yönetmeli. Pendik’in 3 milyon€ verip oyuncu aldığı yerde benim gibi düşünen insanlar o paraya takım kurar. Ancak kulüplerin Serkan değerinde oyuncularını kiralamaya sıcak bakmadığını, kiralamanın son seçenek olarak görüldüğünü de eklemek gerek. Bu, daha çok 4 büyükler dışındaki kulüplerin personellerinin yeterli olmamasıyla ilgili. Futbolcuya da Pendik’te 30 maç oynamaktansa Trabzon’da yedek kulübesinde oturup sezon boyunca yalnızca 3 maça çıkma ihtimali bile daha cazip geliyor. Çünkü Pendik’i umursayan yok. Çünkü kendinden başkasını düşünen yok. Hâlbuki bir oyuncunun ihtiyacı olan şey, oynamak. Ancak yabancı oyuncu transfer etmek herkes için en doğru olanı. Ne diyelim?

Karagümrük’ün imkânları yokmuş da o yüzden daha başarılı olamıyormuşmuş. Bana ne, bu imkânlarla Süper Lig’e çıkarken bana mı sordu? Elbette Karagümrük’ü değerlendirirken bunları da göz önüne alacağız ama bunun arkasına sığınmayacağız. Aynı Karagümrük’ün Feghouli’yi oynatma imkânı var. Bir yabancı oyuncuya verilen 100 bin€ yaklaşık 3 milyon₺’ye karşılık geliyor. Aynı Karagümrük, ilk 11’inde 8 yabancı oyuncu oynatıyor. Tesisleşme mi yoksa güya iyi oyun oynatmak mı? Bahanelerin arkasına sığınmak nasıl da kolay geliyor. Tesisin yoksa Süper Lig’e de çıkma. Hem sporcuya yazık olmasın hem de bizim başımız ağrımasın.

Antalyaspor: 2-1 Samsunspor

Antalyaspor, kendi gücü nispetince bir şeyler deniyor ancak ben, bu gücü nispetince bir şeyler deneyen takımların hunharca övülmesine karşıyım. Birileri hiçbir şey yapmıyor veya geçmişte çok daha kötü örneklerle karşılaştık diye ufacık bir şey yapanı niye övgü yağmuruna tutalım? Alışmayacağız! Adam Buksa’nın gelişiyle ceza yayı çevresindeki çoğalmaları, buradan da şut veya iki savunmacı arasına atılan pasları geçen haftalarda görmüştük. Bu maçta da iki gol bu yolla geldi. Bence iki gol de öyle muhteşem bir organizasyonun eseri değil. Ancak değişen kadro yapısı göz önüne alındığında Antalya, kendini iyi toparlamış gibi görünüyor.

Samsun, senelerdir fuleli oyuncuların yeteneklerine göre oyun oynamaya çalışan bir takım. Geçen sezon Hüseyin Eroğlu’nun başarısı, bu yıldızlarla dolu kadroyu iyi idare etmek ve bu oyuncularla çok sağlam olmasa da bir organizasyon yapabilmek oldu. Samsunspor’u Süper Lig’e çıkaran Samsun halkının takımıyla bütünleşmesi oldu. Türkiye’de maçları taraftar alır veya taraftar verir. Geçen sezon Hüseyin Eroğlu’nun rüzgârı arkasına alabilmesi asıl işti ki bunu da başardı. Samsun’un şampiyon olabilmesi iki sezon önce Trabzonspor örneğinde olduğu gibi taktikselden çok sosyolojik birkaç hamleye bağlıydı. İki Karadeniz takımının da benzer sorunları haiz olmasının altını kalınca çizmek gerek. Hüseyin Eroğlu transferleri Süper Lig seviyesi için bir iki tık ağır kalmış görünüyor. Kadronun çok büyük bir bölümünün değişmesi, transferlerin geç gelmesi diğer sorunlar olarak görülüyor. “Kaliteli oyun, kaliteli oyuncularla oynanır” safsatasını yıkamadığımızdan organizasyonu ön plana bir türlü taşıyamıyoruz. Sonra transferlerin geç yapılmış olmasını bahane ediyoruz.

Başakşehir: 1-2 Galatasaray

Geçen hafta Galatasaray lig performansı konusunda vasata alışmalıyız dediğimde bazı Galatasaray taraftarları bana kızmıştı. Ben hiçbir şekilde vasata alışmayacağımdan eleştirmeye devam edeceğim. Bu kadroyla Avrupa’da çok iyi oynasan bile kaybedersin. Kaldı ki tempo yapmaya alışmamış bir takım Avrupa’da mesela Münih deplasmanında nasıl iyi oynayacak? Sonra futbolcularımıza Avrupa’dan gelmeyen veya gelen teklifler karşısında hayal kırıklığına uğruyoruz. Şu kadroda Nelsson haricinde Avrupa standartında olan oyuncu yok. Nelsson hakkındaki bu güzel yorumum da Galatasaray performasına değil Danimarka millî takımı performasına bağlı. Bizim bu yazıyı yazarak yaptığımız, Doğu’ya doğru giden bir gemide Batı’ya doğru koşturmaktan başka bir şey değil. Çünkü siyasal olarak Batı’dan uzaklaştığımız bir düzlemde aynı zamanda Avrupa futbolunda başarılı olmayı isteyemeyiz. Eğer böyle bir şeyi istediğimizi söylüyorsak bu, başarısız olup dümenimizi tamamen Doğu’ya kırmak içindir. Tabii gerçekten dümeni kırılacak bir Doğu varsa.

Başakşehir ne biçim bir kadro kurmuş, ne biçim bir hazırlık kampı geçirmiş. Sanırım onlar da intihar etmek istiyorlar. Şimdi bütün yük, kendini başarılı olmak zorunda hisseden Çağdaş Atan’ın omuzlarında. Başarıdan kastımızın ne olduğunu da iyi belirlemek lazım. Bence stadyuma çocuk parkı inşa eden zihniyetin son anda kümede kalması büyük bir başarı olur.

Ankaragücü: 1-1 Konyaspor

Ankaragjücü’nün kopardığı kıyametin oynadığı oyunla uzaktan yakından bir ilgisi yok. Bu kadar kaliteli bir kadro kurulmadan da bu oyun oynanabilir ve bu sonuç alınabilirdi. Türkiye’nin en iyi antrenörlerinden olduğunu söyleyen Tolunay Kafkas ne der bilmem ama Ankaragücü’nün en azından lige renk katmasını beklerdim. Böyle bir renk henüz yok, olacağa da benzemiyor. Ankaragücü sürdürülebilir bir tablo sergilemiyor.

Öte yandan Konya tarafında işlerin düzelmesi için teknik direktörün ufak da olsa bir çabası var. Pekâlâ Konya’nın 3’lü oynamaya uygun bir kadrosu var. Birçok Anadolu kulübü hakkında düşündüğüm birçok şeyi Konya için de düşünüyorum ama onlar da herkes gibi kendilerini avutmak zorunda. Söyleyecek bir şey yok, en azından ligde Ankaragücü’nden iyi durumdalar.

Beşiktaş: 2-1 Kayserispor

Savunma hattı netleşmemiş, beklerim defansif katkısı zayıf, orta saha oyuncuları çift yönlü değil, Aboubakar gol atmak için topu hep aynı bölgede ayağına bekliyor, kanat oyuncuları yalnızca kendi görev bölgelerinde hareket ediyor, organizasyon desen zaten zayıf… Ee, Beşiktaş oyununun neden tatsız tuzsuz sorusunun cevabı çok açık, değil mi?

Diğer tarafta oyunu ve organizasyonu ile ayakta kalmaya çalışan ancak transfer tahtası açılır açılmaz abuk subuk transferler yapan bir Kayserispor var. Sanırım bu durum şehirde kimsenin canını sıkmıyor. Zaten iki takımlı bir taraftarlık da bugüne kadar kimseyi abad etmedi.

Alanyaspor: 0-1 Fenerbahçe

Alanyaspor üretemiyor. Bu yüzden takımın seviyesi de bir iki tık aşağıya gelmeye başladı. Bugün Alanyaspor oyunu yalnızca beklerin ve kanatların etkili olduğu kuru bir oyuna dönüştü. Bunda santrfor hattının beklentilerini karşılayamaması en büyük etken. Özellikle cordoba’nın ilk kez yurt dışına çıktığını düşündüğümüzde Alanyaspor hücum hattına biraz zaman tanımanın ve hem takım hem de hücum attı hakkında bir yargıya varmanın erken olduğunu düşünüyorum.

Her bakımdan zevksiz bir maç oldu. Herkesin herkesle polemiğe girdiği acayip vasat bir oyun. Bu sene Fenerbahçe’de İrfan Can öne çıkıyor. Ancak İrfan can’ın ulaştığı gol ve asist sayısının gerçekçi durduğunu düşünmüyorum çünkü oynanan oyun ortada. Yine de Fenerbahçe’yi şampiyonluk yarışında bir tık önde görüyorum. Bu zamana kadar Fenerbahçe’nin tatmin edici bir oyun ortaya koymamasına rağmen yine de namağlup liderliğini sürdürmesi de ligimizin ayrı bir absürt yanı.

Kasımpaşa: 2-1 Adana Demirspor

Benim işim de zor vallahi. Takımlar aynı oyunu oynamalarına rağmen ben her hafta yazacak bir başka şey bulmak zorundayım. Mücadele hakkında söyleyecek tek bir sözün bile yok. Bir kör dövüşü şeklinde geçen maç için ne söyleyebilirim ki zaten. Adana Demirsporlu futbolcuların maça çıkmadan önce ne yaşadıklarını bilmeyi çok isterim çünkü sahada verdikleri tepkiler hiç de normal bir insanın vereceği tepkiler değildi. Hele ilk kırmızı kart!.. Belki de Ertaç o kırmızı kartı görmese ancak Adana Demirspor 1-0 geriye düşse bütün bu yaşanan felâket hiç yaşanmamış olacaktı. Kaldı ki büyük ihtimalle o pozisyon golle de sonuçlanmayacaktı.

İki takımda da bu sene birer futbolcu dikkatimi çok çekiyor: Kasımpaşa’da Aytaç Kara, Adana Demirspor’da Yusuf Erdoğan. İki futbolcu da daha önce Trabzonspor forması giymiş ve beklentileri karşılayamadan ayrılmıştı. Şimdi bu iki futbolcu en azından bir şey oynamaya çalışan iki takımda kariyerlerinin olgunluk döneminde fevkalâde işler yapıyorlar. Aytaç Kara’yı şu an mesela Norveç Ligi’nden Molde takımından 2,5 milyon Euro’dan aşağıya getiremezsiniz. O hálde bizler de Norveç Ligi gibi olmaya ve Molde gibi bir takım olmaya çaba göstermeliyiz.

Hatayspor: 3-2 Trabzonspor

Ben bu kadar saçma sapan bir olayla karşılaşmadım. Dünyanın herhangi bir takımı kendinden güçlü herhangi bir takımı 2-0 geriden gelerek mağlup edebilir. Bu, büyük ölçüde takımların o zamanki hazırbulunuşlukları ile ilgili olsa da maç içerisinde gelişen olaylara bağlı olarak da gerçekleşebilir. Bir teknik direktörün her ne olursa olsun rakip takımın teknik direktörü ve oyunu hakkında küçümseyici ifadeler kullanmaması gerekir. Anlaşılan Volkan Demirel, yorumculuk günlerini özlemiş. Hatay’da zor koşullar altında çalışmak ona ağır gelmiş. Evet Hatayspor çok iyi bir takım oldu. Oyunun geneline bakıldığında da Hatay gerçekten çok iyi bir iş ortaya koydu. Ancak yapılan maç sonu açıklamaları eğer bir zafer sarhoşluğu içerisinde sarf edilmiş sözler değilse hayata ve futbola ne kadar hasetle dolu baktığımızın göstergesidir. Dolayısıyla Volkan Demirel gerçekten hak ettiği bir galibiyeti öyle sözler söyleyerek mahvetmiştir ki bize de maşallah dediğimizin 3 dakika bile yaşamadığını tekrar hatırlatmıştır.