Fenerbahçe, yönetim istikrarsızlığı sebebiyle üzerine detaylı bir analiz yapamayacağımız bir takım.
Sahip olduğu camia baskısı nedeniyle Fenerbahçe, oldukça geleneksel- hücumcu bir anlayışı oynamaya çalışıyor. Bu da tabii ki günümüz modern futbolunu düşündüğümüzde oldukça yıpratıcı bir anlayış. 90 dakika boyunca oyuncuların bilfiil hücum yaptığı bir futbol anlayışını bugün ne oynatacak teknik adam ne de oynayacak oyuncu grubu var. Fenerbahçe’nin Vitor Pereira, Cocu, Aragones, Low gibi hocalarla kimyasının uymaması bu yüzden.
Fenerbahçe, gerek Kasımpaşa 125 km. koşabilmesiyle gerek Trabzonspor karşısında 10 kişi ettiği mücadeleyle sezon başı kampını ne kadar verimli geçirdiğini göstermiş oldu. Fenerbahçe’nin Pereira ile olan problemiyse daha çok zihinseldi.
Zaten Fenerbahçe takımın genel karakteri oyunu 2 ve 3. bölgeye yıkmak, özellikle iç saha maçlarında agresif oynamak ve bireysel becerilerilerle gol bulmak olarak görülüyor. Çok sık şut atmayı denemeleri de iyi organize olamamalarıyla ilgili.
Yine iyi organize olamamaktan kaynaklı olarak Fenerbahçe’nin kanat organizasyonlarına ağırlık verdiğini söyleyebiliriz. Organize olamamasının nedeniyse yapılan hatalı transferler, yanlış kadro mühendisliği, rötasyonu bir oyun kimliği hâline getirme, sürekli verilen sakatlıklar olarak gösterilebilir.
Trabzonspor- Fenerbahçe maçında oyun içerisinde farklı taktikler, farklı sekanslar söz konusu olmadı. Oyun içine yapılan hamlelerden bahsedebilecek bir durumumuz yok. Kırmızı karta kadar oyun, Fenerbahçe’nin daha baskın olmasına karşılık Trabzonspor’un zaman zaman oyuna ağırlığı koyduğu yönünde bir görüngü veriyordu.
Fenerbahçe, Trabzonspor maçları iki takımın konumundan bağımsız olarak her zaman önemlidir. Fenerbahçe, bu yüzden Trabzonspor maçına fazladan motive olarak çıktı. Hamle yönünden zayıf olan Trabzonspor da Fenerbahçe’nin bu yüksek motive oyununa karşılık bir strateji geliştiremedi. Dolayısıyla oyun, taraftar desteğini de arkasına alan Fenerbahçe’nin üstünlüğüyle devam etti.
Fenerbahçe, zaten ağırlıklı olarak sağ taraftan hücum etmeyi tercih ediyordu. Sol taraf, Trabzonspor’un zayıf tarafıydı ve rakipler sol tarafta 2v1, 3v1’ler yaptığında Trabzonspor’a karşı pozisyon üretebiliyordu. Bunu Molde maçları bize çok iyi göstermişti. Fenerbahçe’nin oyun alışkanlığı, Trabzonspor’un zayıf tarafıyla birleşince Fenerbahçe de bolca pozisyona bulabildi. Puchacz’ın defansif anlamda pozisyon bilgisi iyi olsaydı Fenerbahçe girdiği pozisyonların çoğuna zaten giremeyecekti.
Fenerbahçe’nin planı oldukça anlaşılırdı. Serdar Dursun, sahte 9 gibi oynadı. Rossi, sağ half-space’e konumlanırken Szalai, çizgi beki olarak oynadı. Szalai’yi Fenerbahçe, geriden top çıkarırken sol iç oyuncusu olarak da gördük. Öte yandan sağ tatafta Osayi, dengeli bir bek performansı gösterirken Mert Hakan da sağ tarafa daha yakın oynadı.
Öte yandan Trabzonspor, sahaya geniş yerleşen Fenerbahçe kalesine geriden oyun kurarak gitmeye çalıştı. Burada da 2. bölge ile 3.bölge arasındaki bağlantıyı çok iyi kuramayınca Trabzonspor organize olmakta zorluk çekti.
Bunun en önemli nedenlerinden biri de Bakasetas’ın, Hamsik’in rolünü oynamakta yaşadığı sorun oldu. Bakasetas, üçüncü bölgede komple bir oyuncu olmasına rağmen ikinci bölgede aynı verimliliği gösteremiyor. Bakasetas’ın son haftalarda formunun düşüşünde yeni rolüne uyum sağlayamaması büyük bir etken. Zaten Hugo, Edgar, Hamsik gibi 3 as oyuncusu olmayan Trabzonspor, topu 2. bölgeden 3. bölgeye pasla taşıyamayınca bu sefer kontra atakları değerlendirmek istedi. Böylelikle oyun, iki takım için tamamen geçişe dönmüş oldu.
Trabzonspor kadrosunda Denswill, Siopis ve Cornelius sezon başı kampı yememişti. Zaten Denswill, yedek olsun diye alınmış bir futbolcuydu. Ahmetcan, Hüseyin Türkmen’in arkasında 4. stoperdi. Ayrıca Puchacz ve Visca da devre arası transferleri. Buna sakatlıklar ve koronayı eklediğimizde üstüne sıkışık maç takvimini de düşündüğümüzde, ayrıca Bakasetas’ın da yeni mevkisindeki rolünü pek oynayamadığını hesaba kattığımızda Trabzonspor’un organize olamamasının nedeni çok açık.
Avcı’nın geriden oyun kurmada ısrar etme nedeni, rakibin 10 kişi olmasından ziyade Fenerbahçe’nin, Trabzonspor analizini kötü yapmış olmasına dayanıyor. Fenerbahçe, Trabzonspor’u bireysel olarak analiz etmiş, takım organizasyonlarına bakmamış. Örneğin Nwakaeme’nin nasıl çalım attığına, Cornelius’u nasıl durdurabileceğine çalışmış ama takım oyununa çalışmamış. Trabzonspor, zaten çok kısıtlı hücum organizayonuna sahip. Eğer İsmail Kartal, Trabzonspor hücum organizasyonlarına çalışsaydı Trabzonspor’dan o golü de yemeyecekti. Orta saha oyuncusunun sola hareketlenmesiyle merkeze çevrilen toplarda Trabzonspor; Konya’ya, Galatasaray’a, Kasımpaşa’ya karşı gol buldu. Bu, Trabzonspor’un kısıtlı hücum repertuarında zaman zaman denediği bir organizasyon. İyi hücum organizasyonuna sahip, oturmuş bir takımın Fenerbahçe karşısında farka gitmesi işten bile değildi.
Fenerbahçe gibi bol şut çeken bir takıma karşı istatistiklerde önde olabilmek önemli bir veri. Trabzonspor takımı, birlikte oynadıkça daha çok pozisyona da girecektir. Trabzonspor, doğru parselasyon yapabildiği için kolay kontraya çıkabilen bir takım. Ancak çıkabildiği kontrayı tamamlayamıyor. Aslarının bu kadar organize olamadığı bir takımın yedekleri elbette daha geridedir. Trabzonspor’da geç gelen değişikliklerin nedeni de budur.
Eğer değişiklikler daha erken gelseydi maç, kim atarsaya dönecekti. Avcı, bu riski almadı, o kadar. Çünkü Kouassi, takım savunmasında bir kişi eksik kalmak anlamına geliyordu. Djaniny her ne kadar savunmaya yardım etse de bire birlerde kötüydü. Öte yandan Berat’ın henüz ne hücumsal ne de defansif verileri yeterli derecede değildi. Sol bekin aksamasına karşı Yusuf Erdoğan hamlesinin gelmemesinin nedeni de Yusuf’un verilerinin teknik ekibe Fenerbahçe maçı için yeterli gelmemesi söylenebilir.
Trabzonspor, seviyeyi, buna bağlı olarak da beklentiyi her ne kadar başka bir seviyeye çıkarmış olsa da bu maçta aldığı 1 puan oldukça değerli. Belli ki futbolcular, saha dışındaki olaylardan kötü etkilenmiş. 50000 Fenerbahçe taraftarı önünde oynamak elbette zordur. Üstelik Trabzonspor’da Hamsik, Dorukhan, Edgar, Hugo gibi önemli eksikler var. Kaldı ki her türlü eksikliğe rağmen Trabzonspor, pozisyon üretmekte zorlanmadı. Trabzonspor, bitiricilikte biraz daha iyi olabilse bugün başka şeyler konuşuyor olabilirdik.
İsmail Kartal, bu maçta tam da taraftarın görmek istediği Fenerbahçe’yi ortaya çıkardı. Elbette bu sürdürülebilirliği olmayan oyunu oynatmak, sahada çoğu zaman bu şekilde cevap vermeyecektir. Zaten “yıldız” oyunculardan kurulu Fenerbahçe kadrosu, golü bir şekilde bulacaktı. Trabzonspor, girdiği pozisyonları bitiremeyince maç da berabere bitmiş oldu.
Bugün Ahmet Can Kaplan, sol stoper için harikulâde bir performans gösterdi ancak sahanın Trabzonspor adına asıl yıldızı Manolas Siopis’ti. Siopis, bu sezon Trabzonspor’un Berat’tan beklediklerini karşılamaya başladı. Siopis, belki Berat gibi yumuşacık bir ayak içi yok ve bire bir eşleşmelerde de o kadar iyi değil. Hatta oyuncu yazılımı olarak daha çok 4-2-3-1’in box-to-box ön liberosu gibi duruyor ama bu sene Trabzonspor ön liberosunda bambaşka bir profile dönüştü. Onun yalnızca defansif meziyetleri olan bir futbolcu olduğu görüşü zaten sağlam değildi. Siopis; orta derece pasör, orta derece oyun kurucu, hızlı ve agresif baskı yapabilen bir futbolcuydu. Ancak Avcı elinde gerek oyun kurma, gerek alan yaratma gerekse ofansif üretkenlikte öyle bir seviyeye erişti ki Denswill’le birlikte sezonun yükselişini yaptığını söyleyebilirim. Özellikle dar alanda çabukluğunun avantajını çok iyi kullanan Siopis, Trabzonspor’un en sıkıntılı bölgelerinden biri olan ön libero bölgesi için ilk 11’de Berat’la birlikte ciddi bir rekabete gireceği görülüyor.
Nwakaeme’nin klasik çizgi oyuncusu rolünü unutması oldukça sevindirici. Buna karşılık Cornelius’un ikinci yarıda oyundan çıkana kadar Puchacz’ın olduğu bölgelere gelip top çıkarmaya çalışması, Trabzonspor’un ilerleyen dönemlerindeki oyunu için bazı ipuçları veriyor. Cornelius, takım oyununa daha fazla uyum sağlamasıyla birlikte muhtemelen daha derine gelip kanat futbolcularına alan açacak, rakip takım Trabzonspor yarı sahasına sete oturduğunda topun olduğu bölgede yüzü dönük top çıkarmaya çalışacak. Muhtemelen Abdullah Avcı, Nwakaeme’yi daha çok içe kat eden bir futbolcu hâline getirdiğinde Cornelius’u da çok daha mobil bir santrfora dönüştürecek.
Fenerbahçe takımında öne çıkan bir bireysel performans yoktu. Serdar, 6 ve 8’e kaymayı zaten yapabilen bir futbolcuydu.
Rossi, başlarda oldukça eleştirilen bir futbolcuydu. Mesela yine MLS’ten Larin’in uyum sağlayabilemesi için Belçika ligi yapması gerekmişti. Arkasında bir kanat bekle oynadığında kaliteli bir oyuncu olduğunu gösterdi. Fenerbahçe, iyi organize olabilirse Berisha da kalitesini ortaya koyacaktır.