Keşke medyada saatlerce 3 büyük İstanbul takımında yaşanan kaoslar konuşulacağına biraz da Antalyaspor, İstanbulspor, Ümraniye, Hatayspor, Kayserispor gibi kulüplerin oyunları üzerine haklarında bir iki kelâmdan fazlası söylenebilse. 

Yaptığım araştırmalar sonucunda İstanbulspor hakkında hissî yorumlar ve beylik yorumlardan başka bir şey bulamadım. Oysa en azından herkes semtinin veya şehrinin takımına sahip çıkabilse, yetkin olanlar da hakkında bir şeyler karalayabilse oyunu anlamak adına ne güzel bir iş yapmış olunurdu. 

Daha öncesinde bu bilgi ve özveriyle neden Süper Lig ve Trabzonspor hakkında yazdığım hakkında soranlar oldu. Birincisi, bilgim ve görgüm henüz en baba liglerin en baba takımlarını analiz etmeye yetmez. İkincisi, o takımlar hakkında eğer okuyucu veya izleyiciyseniz milyon, biraz da olsa veri okuyabiliyorsanız zaten zibilyon tane içerik var. Oysa İstanbulspor’u veya Trabzonspor’u konuşan kaç kişi var? Bu konuşanlardan kaçı gerçekten İstanbulspor’u veya Trabzonspor’u takip ediyor? Takip edenlerin kaçı bu takımların maçlarını izliyor? 

İstanbulspor, 1. lige çıktığı 17-18 sezonundan beri önce ligin orta sıralarındaki yerini sağlamlaştırdı, sonraysa Fatih Tekke’nin göreve gelmesiyle ligin üst sıralarını zorlayan bir takım hâline geldi. Ne yazık ki Fatih Tekke’yle işler, başladığı gibi güzel gitmedi. Yine de İstanbulspor’un oyunundaki gelişme Osman Zeki Korkmaz’ın göreve gelişiyle devam etti. 

İstanbulspor’un taraftarı yok. Seyirci baskısı olmaması, kulubün rasyonel politilalarla yönetilişinde en önemli etken olurken özellikle ekonomik ve duygusal bazı eksiklerin derinden hissedilmesine sebep olabiliyor. Özellikle iş ve spor ahlâkının olmadığı ülkemizde seyircinin itici rolü çoğu zaman çok önemli olabiliyor. 

İstanbulspor, uzun süren geleneğiyle bir 1. lig takımı için gelişmiş organizasyonlara ve bir oyun alışkanlığa sahipti. Sorun, oyuncu grubunun bu seviye organizasyonlara cevap verememesiydi. Bu yüzden İstanbulspor, tıpkı Trabzonspor gibi oyunu bölüm bölüm oynamak zorunda kalıyordu. Yoksa geçen sezon 1. ligte gerek kadro kalitesi gerekse ekonomik anlamda İstanbulspor’dan çok daha geniş imkânlara sahip takımlar vardı. 

Birçoğuna iddialı gelebilir ama süreç biraz daha doğru yönetilebilseydi İstanbulspor’u birkaç sezon daha önce Süper Lig’te izleyebilirdik. Ancak her ne olursa olsun, teknik direktör değişse bile, bir kurumsal kimliğin inşa edilmesi en sonunda meyvelerini verdi. Bunun bir benzerini Süper Kupa maçının analizinde Rıza Çalımbay ve Sivasspor için konuşmuştuk. 

İstanbulspor, oyununu güzelleştirmeye çalıştığı takdirde ekonomik problemlerini de aşacaktır. Emrecan Uzunhan, 2 milyon€’ya Beşiktaş’a transfer oldu. Ologo’nun Porto’ya transferi söz konusu. Mehmet Yeşil, İbrahim Yılmaz, Abazaj ve Topalli transfer yapabilecek potansiyele sahip kaliteli futbolcular. Tabii iş, gidecek oyuncuların yerlerine muadillerini bulabilmek. Bu da kurumsallıkla ilgili bir konu.

İstanbulspor’un maça 5-4-1 dizilişinde çıkması sürpriz oldu. Çünkü bu, Osman Zeki Korkmaz’ın daha önce kullandığı bir formasyon değildi. İstanbulspor, hazırlık maçlarına 4-3-3 ile çıkmıştı. Geçen sene ağırlıklı olarak 4-2-3-1’in kullanıldığını görüyoruz. 

Özellikle gole kadar ve golden sonra 30. dakikalara kadar oyunun tek hâkimi Trabzonspor’du. Yalnızca oynayamayan, 3’lü savunmada bocalayan, sürekli hata yapan ve bu yüzden de oyunun akmasına engel olan bir İstanbulspor vardı. Osman Hoca’nın 1. lig ile Süper Lig aradında bariz bir kalite farkı olmadığı tezinin yanlış olduğunun anlaşılması için bu 30 dakika oldukça önemliydi. İstanbulspor’un acemiliği, Trabzonspor hücum organizasyonları eksiğini daha çok ortaya çıkardı. Bu da ortaya çok kötü bir görüntü çıkardı. Sahada âdeta ne zaman doğru ne zaman yanlış iş yapacağı belli olmayan bir oyuncu grubu vardı. Bunda elbette tandem oynayan bir takımın 3’lü oynamaya çalışmasının da etkisi var. İstanbulspor’un ısrarla oyunun çok derinlerinde oyun kurmak isteyişi, Trabzonspor cephesinde önde baskı olarak karşılık bulmadı. Bu sırada Trabzonspor, ikinci bölgede beklemeyi tercih etti. 

Özellikle 30’dan sonra İstanbulsporlu oyuncular üzerlerinden o ilk telaşeyi atmış gibiydiler. Bu durumda da Trabzonspor’un ritmi düşmüştü. Final paslarının bir türlü verilemeyişinin yarattığı mental rahatsızlık, oyunu kötü etkilemişti. İlk yarının sonuna doğru İstanbulspor biraz kımıldanıp iyi işler yapsa da bu da çok uzun sürmedi. Sonunda 40-45 arası dönemde Trabzonspor, aktif dinlenmeye geçti. 

İkinci yarıya şok bir atakla başlayan İstanbulspor, basit bir kanat organizasyonuyla pozisyona girdi ancak İbrahim Yılmaz’ın yumuşak kafa vuruşu, Uğurcan’ı zorlamadı. İkinci yarıda İstanbulspor, topa daha çok sahip olup kanat organizasyonlarıyla gol ararken Trabzonspor, geçiş oyununa döndü. Hızlı kanat oyuncularına sahip olmadığı için Trabzonspor bu planında başarılı olamayınca oyun Istanbulspor’un kontrolüne geçmiş oldu. Ancak İstanbulspor, hücumda çoğalmayı başaramayınca pozisyon üretmekte zorlandı. Trabzonspor ofansının zaten yeterli defansif katkı vermemesi üzerine yorgunluk ve temposuzluk da baş gösterince Trabzonspor birinci bölgesine hapsoldu. Burada değişiklikler biraz erken gelmiş olsa oyun, bu kadar İstanbulspor lehine gelişmeyebilirdi. Ancak bariz bir gelişme var ki Trabzonspor duran topları çok etkili kullanabiliyor. Alanı savunmaya çalışan İstanbulspor’a karşı geriden çıkan oyunculara kesilen iki yüksek top, Trabzonspor’un maçı kazanmasını sağladı. 

İstanbulspor, 318 pas denemesi yapıp %81’lik isabet oranı yakalarken Trabzonspor 361 pas denemesi yapıp %80 isabet sağlamış. İstanbulspor, 113720 km. koşarken Trabzonspor 112044 km. koşmuş. Rakamlar, standartın çok altında ama şu âna kadar oynanan mücadeleler arasında en yüksek olanı. Sezon başı olmasını ve oyunun gelişimini göz önüne aldığımızda çok da kötü değil. Özellikle Trabzonspor’un ikinci yarıda 1. bölgesine çekilmesini düşündüğümüzde bu bize Trabzonspor ofans hattının çok daha hareketli olduğunu gösteriyor.  

Yukarıdaki veri, iki takımın top çalma denemelerini gösteriyor. Belli ki İstanbulspor, Trabzonspor beklerine baskı uygulamaya çalışmış. Oysa orta sahada iki takım da neredeyse hiçbir dirençle karşı karşıya kalmamış. 

İstanbulspor, özellikle Larsen’e uyguladığı baskıdan büyük oranda sonuç elde etmiş gibi görünüyor. Amaç, kazanılan toplarla âniden yapılan kenar ortalarıyla Trabzonspor savunmasını hazırlıksız yakalamak olmalı. Zaten normal şartlarda Trabzonspor’a kenar ortalarından gol atmayı umut etmek, mantıklı olmaz. 

Trabzonspor’un iki 8.5 numarasının da sol ayaklı, ayrıca Larsen’in merkez bek olması oyunu ister istemez sol tarafa yıkıyor. Trabzonspor’un asıl oyun kurucu stoperinin de sol tarafta olması Trabzonspor solunu doğal olarak kuvvetlendiriyor. Eren- Bakasetas ve Trezeguet tarafı sorunsuz işliyor ancak Larsen- Ömür- Visča henüz o uyumu yakalayabilmiş değil. Larsen oynadığında Visča, çizgiye basmak zorunda kalıyor. Böylelikle bekin performansı yükseliyor ama Visča etkisizmiş gibi görünüyor. 

Bu durumda Visča’nın topsuz oyunda yaptıkları çok önemli olacak. Visča, kariyer sezonunu geride bırakalı 2 sene oldu. 32 yaşından sonra artık onun oyun bilgisi önemli olacak. Ancak bazen fiziğinin el verdiği ölçüde serbestliğe de ihtiyaç duyacak. Şu durumda bu, Ömür’ün sağa deplase olup Visča’nın 10 numaraya gelmesiyle mümkün oluyor. Soldan gelişen ataklardan içeriye çevrilen toplarda Visča’nın ceza sahasına koşu attığını da görüyoruz. Sağ taraf, Bruno Peres geldikten sonra daha da çok rahatlayacak. Peres oynadığında çizgiyi komple kullanacak ve Visča’ya istediği özgürlüğü sağlayacak. Visča’nın üretken olamadığı durumlarda bu sefer Larsen devreye girecek ve bu sefer de Visča’nın topsuz oyunda yaptıkları önemli olacak. 

Oyuncu pozisyonlarına dikkat ettiğimizde Trabzonspor’un sol tarafa, İstanbulspor’un ise sağ tarafa yattığını görüyoruz. İstanbulspor 3-4-3 gibi dizilirken Trabzonspor 4-3-3 dizilmiş. Görüldüğü üzere Larsen’in önünde bomboş bir alan var ancak Larsen bu alanı kullanabilecek özellikte bir oyuncu değil. 

Burada Ömür ve Bakasetas’ın hücumda ve savunmada koridoru kullandığını görüyoruz. Bu iki ismin de sol ayaklı olması nedeniyle bir arada oynamaları pek tercih edilecek bir durum değil. İki oyuncu da çok iyi organizatör değil. Hamšik’in yokluğunda takım, bir lidere ihtiyaç duyuyor. Burada Doğucan’ın ofansif verimliliğini artırmaya çalışmak, pragmatik olabilir. 

Trabzonspor zaten oyuncu grubu dolayısıyla sağdan atak geliştiremezdi. Bu yüzden bu maç özelinde çift sol ayakla oynamak, Trabzonspor için bir sorun teşkil etmedi. İstanbulspor’un da özellikle Mehmet Yeşil’in Trezeguet’yi başarılı şekilde savunduğunu eklemek gerek. Ki 7.8 ile ratingler, maçın en iyi oyuncusunun Mehmet Yeşil olduğunu gösteriyor. 

Siopis, Süper Lig için çok kaliteli bir oyuncu ama bu oyun bilgisi ve fiziğiyle bir üst basamak için yeterli olmaz. Trabzonspor’un, oyunun gelişebilmesi için birkaç üst düzey dokunuşa ihtiyacı var. 

Bu oyunun Şampiyonlar Ligi’nde yeterli olmayacağı cümlenin malumu ancak piyasanın şiştiği bugünlerde takımda bir maaş dengesizliği oluşturmak da doğru olmazdı. Çünkü bu durumda kötü bir hamle yapmaktansa hiç hamle yapmamak daha iyidir. 

Ben kâhin değilim, süreci yazmaya devam edeceğim.