Geçen sene 1-1 biten Hatayspor maçından sonra hem ayrıntılı bir Hatayspor analizi yapmış hem de lig dinamiklerini de dikkate alarak ligin orta sıralarındaki takımlar için bazı yargılarda bulunmuştum. Yazıya göz atmak isteyenler bu linke tıklayabilir. 

Hatay medyasında Ömer Erdoğan’a özellikle Ocak ayından beri ciddi bir muhalefet olduğunu biliyordum. O dönem Ömer Erdoğan’ın da Afrika Kupası sebebiyle önemli oyuncularını kaybettiği, ayrıca takım içinde birtakım denemeler yaptığı bir dönemdi. Bazı maçlarda Hatay’ın tarzının dışına çıkarak daha çok topa sahip olduğunu da gözlemleşmiştim ama bunu “arayış” olarak değerlendirmiştim. 

Maç öncesi Serkan Özbalta’nın açıklamalarından anlıyoruz ki Hataysporlu yöneticiler, Hatayspor’un daha çok topa sahip olma oyunu odaklı bir anlayışla oynamasını istiyor. Anlaşılan Ömer Erdoğan’la yolların ayrılmasının nedeni de herhangi bir memnuniyetsizlik değil yöneticilerin “büyük takım olmak için” pahalı bir oyunu, takıma kimlik olarak yerleştirmek istemeleri. 

Benim bir futbolsever olarak bu isteğe hiçbir itirazım olamaz. Ancak Hatay’ın ve Hatayspor’un en azından kısa vadede bu oyuna uyum sağlayabileceğini düşünmüyorum. “Büyük takım topa sahip olur, pas oyunu oynar” şeklindeki bir düşüncenin tezahürü bu. Ancak fizik olarak yeterli olunmadığı durumda sürekli pas yapmanın veya topa sahip olmanın bir anlamı yok. Pas oyunu denilen topa sahip olma oyunu, belki de kondisyon odaklı oyun anlayışından çok daha fazla güç, bununla birlikte dayanıklılık (Bak. Futbol’un Felsefesi: Güç, Dayanıklılık ve Modern Futbol) da talep ediyor. Hatayspor’un sosyo-ekonomik durumu göz önüne alındığında oyunu iyi seviyede olmasa da hoş görülen bir takımdı. Hatayspor, fiziksel oyunu henüz olgunlaştıramamıştı ki şimdi âniden bir oyun anlayışı değişikliğine gitsin. Zaten oyuncu grubu da oyuncuların profilleri de çok fazla değişmiş değil. 

Ancak istikrar sağlandığı takdirde topa sahip olma oyunu, pekâlâ Ömer Erdoğan ile de oynanabilirdi. Hatay, küçük eklemelerle bir iki seviye yükselince topa zaten daha çok sahip olmak durumunda kalacaktı. İşin fiziksel boyutu hâlledildikten sonra pas kalitesinin artırılması için de çalışmalar yapılabilirdi. Kaldı ki topa bir şekilde sahip olmak futbolun bir zorunluluğu iken pas, bir takım oyununun varoluşunun en temel ögesidir. Ancak savunmak, hücum etmekten çok daha kolaydır. Çünkü hücum, yaratıcılık gerektirir. Savunmada ise daha çok fizik ve kondisyon ön plana çıkar. Değişen futbolda savunma oyuncularının gelişimi, hücum oyuncularının gelişiminden kat be kat fazla olduğu için gol atmak, çağdaş futbolda çok daha zor hâle gelmiştir. 

O yüzden her yeni takım, işe gegen-press ile başlamalıdır. Oyuncuların pozisyonel farkındalığı yükseldikçe rakip, çok daha gerilerde karşılanmalıdır. Pas kalitesi, buna bağlı olarak gelişecektir. Bundan sonra bölüm bölüm takım topa sahip de olabilir, isterse topu rakibe de bırakabilir. İyi kesicilere sahip olunmadığında topa sahip olmak, iyi bir savunma stratejisi olarak kullanılabilir ancak mesela Hatayspor’un kesici anlamında bir eksiğinin olduğu görülmüyor. 

Tek başına bir istatistik, hiçbir anlam ifade etmez. Acaba Kasımpaşa ve Başakşehir, yapabildikleri için mi yoksa zorunda oldukları için mi hem topa sahip olma hem de kat edilen mesafe verilerinde hep üst sıradalar? Acaba takım olarak savunmayı iyi yapamadıkları için mi daha çok topa sahip olmak zorunda kalıyorlar? O hâlde bakmamız gereken başka veriler de var. O hâlde topa sahip olmak, her zaman için bir beceri değil. 

Serkan Özbalta, geçen sene Manisa FK’dan ve Altay’dan hatırladığımız, Türkiye’de modern oyunun temsilcisi olarak gösterilen bir hoca. Farioli de dahil, Türkiye’de bu oyunu oynatmaya çalışan her hoca için “Galiptir bu yolda mağlup” diyorum. Ancak ligin seviyesi ne olursa olsun profesyonel takımlar, bazı kimselerin deneme tahtası değildir. Futbolu en temelden değiştirmek isteyenlerin yeri, alt yapılardır. Ayrıca bir takım, başka takıma veya takımlara benzemeye çalışmakla değil kendi olmaya çalışmakla iftihar duymalıdır. 

Futbolda modern veya geleneksel oyun kavramı da oldukça izafidir. Ne yazık ki gerek sosyolojide gerekse sosyal bilimlerin diğer dallarında olduğu gibi birtakım kişiler kendilerine bir eski-yeni çatışması uydurmuşlar ve bunun üzerinden algısal bir savaş sürdürmektedirler. Spor, bir aydınlanmadır, kendini keşfediş sürecidir. Hatayspor’dan da beklenen kendi gibi oynamasıdır. 

Bölüm bölüm değerlendirebileceğimiz bir maç ne yazık ki mümkün olmadı. Genel olarak Hatayspor’un topa sahip olduğu, Trabzonspor’un da olabildiğince çabuk oynayıp hızlı hücum geliştirmeye çalıştığı bir maç izledik. Hatayspor; dönem dönem kenar ortaları, uzun toplar ve uzaktan şutlarla etkili olmaya çalışsa da bu pozisyonlardan yalnızca 0.26 gol beklentisi çıkarabildi. Hatayspor, oyun kurulumunda İstanbulspor gibi derinde kalmayı tercih edip geçiş hücumu kovalayacak bir takım olacak gibi görünüyor. Buna mukabil hızlı kanat oyuncuları ve santrforuyla rakibi birinci bölgelerinde eksik yakalamaya çalışacaklar. Amaç, birinci bölgede oyalanmak, özellikle bekleri üzerlerine çekmek, rakibin hareket etmesini sağlayarak ikinci bölgede oluşabilecek boşluklarla üç pas kalitesi orta saha oyuncularıyla topu olabildiğince hızlı üçüncü bölgeye, oradan da kaleye ulaştırabilmek. 

Trabzonspor’un yaptığı en doğru şey, Hatayspor’un bu planına karşılık vermemekti. Trabzonspor, pozisyon farkındalığı yüksek oyunculardan kurulu. Trabzonspor, çok yüksek mesafe katetmeye veya çok fazla topa sahip olmaya gerek duymuyor. 

Trabzonspor’un sağ ayaklı stoper harici bir eksiği yoktu. Orada Denswill, zaman zaman oyun kurulumunda takımın birkaç saniye kaybetmesine neden olsa da bu, tolere edilemeyecek bir şey değildi. 

Belli ki Cornelius bugün gününde değildi. Takımın hedef adamından verim alınamadığı durumda kanatlar ve orta sahalar da gol yollarında sorumluluk almaktan çekinmedi. Bu konuda belki Trezeguet, fazla bencil olmakla suçlanabilir ama bu enerji de iyiye işaret. Yalnızca bunun olumlu yönde kullanılması gerek. 2.76 gol beklentisi yakalayıp 1 gol bulan bir takımdan bahsediyoruz. Oyunun geneline baktığımızda Trabzonspor’un bu kadar az topla oynayarak hem oyunu domine edip hem de bu kadar çok pozisyona girip hızlı geçiş ve kontralarda organize olabilmesi bir gelişmenin olduğunu gösteriyor.   

Görünen o ki Hatayspor, merkeze çok fazla inemememiş ve topu kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı anda şut çekmek zorunda kalmış. Demek ki Hatayspor’un üçüncü bölgedeki aksiyonları henüz yeterli seviyeye ulaşamamış. Trabzonspor’sa İlk yarıda Doğucan’ın ofansif katkısının yetersiz kalışı nedeniyle derin alan savunması yapan Hatayspor’a karşı kilidi açmakta zorlanınca Bakasetas ve Trezeguet ile şut atmak zorunda kaldı. 

İki takımın adam geçme verilerine baktığımızdaysa da Hatayspor’un daha tehlike oluşturabilecek bölgelerde çalım attığını görüyoruz. Bunun sebebi doğrudan Hatayspor’un oyun planıyla ilgili ve Hatayspor’un planının başarıya ulaşabilmesi daha çok tekrar yapması gerekiyor. Anlaşılan Trabzonspor, 1. ve 2. bölgesini rahat geçmiş ancak Hatay savunmasını aşmakta hayli zorlanmış.

İşaretli alanda kazanılacak toplar özellikle önem kazanmaktaydı çünkü Trabzonspor’un bu bölgede bariz bir üstünlük kurması, maçı çözmesi demekti. İstanbulspor maçı analizimizde Trabzonspor’un sola yıkılan oyununda Visča’nın ikinci bir forvet gibi sağ half-space’e geldiğini göstermiştik. Ancak Visča’nın sakatlığı olası bir Doğucan- Ömür değişikliğini öne çekmiş oldu. 

Maç boyunca oyun kurmak için Riberio’nun iki stoper arasına girdiğini görsek de Trabzonspor’un hızlı oynadığı pozisyonlarda iki stoper arasındaki boşluğun Hatayspor’un başına iş açtı. Özellikle sol iç Ryan Aabid’in daha hücuma dönük bir oyuncu olması da bunda ana etkendi. Bununla birlikte Musa Çağıran ve Riberio’nun sık sık birbirinin bölgesine girdiğini de gözlemliyoruz.  

Dakika henüz 2. Hatay savunması 3-4-3 şeklinde dizilirken sol beki önde kalmış. Visča’nın pasında Larsen, şiddetli koşu atıyor ama görünüşe göre buna ayak uydurabilen bir Trabzonsporlu yok. Trezeguet’nin bu durumda arka direğe, Bakasetas’ın da ön direğe koşu atması gerekiyor.  

Larsen gibi bir oyuncudan beklenen içeriye doğru girmesidir. Takım arkadaşlarının çok geride kaldığını görünce çizgide oyalanıyor. Trezeguet hâlâ müsait bir yerde değil. En müsait olan Bakasetas ise kendisi için en doğru pozisyonda değil. Gelişine şut, az farkla auta çıkıyor. 

Hatayspor’un en net ve belki de tek pozisyonu. El Kaabi’nin, yüzü kaleye dönük. Koşu temposunu ayarlayamayınca top, arkasına düşünüyor. Hızlı karar verip rövoşata atmayı başarabiliyor ama kalecinin kapattığı köşeye vuruyor. Ortada iki güzel hareket yok. Madem takımlar, hazır oyuncularla oynamak istiyor, o hâlde şu pozisyonda El Kaabi’nin topu en azından uzak köşeye bırakmasını beklemek hakkımızdır. 

Yalnız burada da Trabzonspor’un savunma açığı ortaya çıkıyor. Top Hataylı orta sahaya geldiğinde tek bir Trabzonsporlu oyuncu bile baskıya gitmiyor. Larsen öne çıkıyor, dar alanda Denswill onun boşluğunu doldurmak için çizgiye yaklaşıyor. Hesapta olmayan bu kayma, Denswill ile Hugo arasındaki mesafenin artmasına sebep oluyor. 

Maç boyunca Hatayspor’un savunma yerleşimi, tamamen yanlıştı. Sağ ve sol stoper arasındaki mesafe inanılmaz. Geriden oyun kurulumunda topun olduğu bölgede mümkün olduğunca çoğalmak, birbirine yakın durmak gerekir. Hatay sol beki, burada savunmayı üçlemeli sağ bekiyse biraz daha merkeze gelerek pas opsiyonu olmalıydı. Hücum hattı tamamen kitlenmiş, sağ tarafa da dönmek mümkün değil. Burada stoperin oyunu hızlı okuması gerekiyor. Visča’nın araya girmesiyle Hatay 2v3 yakalanıyor. Cornelius’un ayakları bolaşıyor. 

Burada birkaç farklı opsiyon var. İlk doğru; Cornelius’un ön direk, Trezguet’nin arka direk koşusu yapmasıydı. Cornelius, arka direğe koşu yapınca Trezeguet de işlevsizleşiyor. Burada Kouassi de ok yönünde şiddetli koşu yapabilir. Bakasetas’ın üzerinde net bir baskı da yok ancak Cornelius, arka direğe hareketlendiği anda Bakasetas’a da pas vermekten başka bir çare kalmıyor. Zaten Kouassi de Trezeguet de bu şiddetli koşuyu yapabilecek oyuncular değil ve Bakasetas da bunu biliyor.  

Dakika 67’de Cornelius’un ön, kanat oyuncusunun arka direkte olduğu doğru organizasyon nihayet geliyor. 

Djaniny, çok akıllı bir oyuncu. Oyuncu pozisyonlarını gösterirken özellikle Hatay’ın iki stoperinin arasının açık olduğu ve sol bekin devamlı önde yakalandığından bahsetmiştik. Şimdi bakın Djaniny nerede ve nereye koşu gösteriyor.    

Djaniny topu aldığında hem yanında yöresinde kimse yok hem de savunma çizgisi dağılmış durumda. Bek oyuncularının taktiksel oyuna uyumu yok. Stoperlerse yaşlı ve oyun sezileri düşük. Ön alan yeterince hareketli değil. Bu durumlarda Hatay’ın sık sık kendi kurduğu tuzağa düşmesi işten bile değil. 

Maçta öne çıkan tek isim, Erce Kardeşler oldu. Geçen sene Rize deplasmanındaki kötü performansı, üç senedir yedek bekliyor oluşu ve biraz kısa kalışı nedeniyle Erce’nin Hatayspor’da nasıl bir performans göstereceği merak konusuydu. Erce, bu seviyeler için iyi bir kaleci. Ayaklarını biraz daha geliştirebilirse harika olur. Falette, çok ağır ve özellikle baskı altında kötü bir karar verici. Beklerin pozisyon bilgilerinin zayıf oluşu, kritik maçlarda Hatayspor’un başına iş açabilir. El Kaabi, forvet arkasında daha çok bağlantı oyununda öne çıkarken Saba’nın santrfor olarak konumlanması ilerleyen haftalarda başka denemeleri de beraberinde getirebilir. 

Trabzonspor’da ise sezona iyi başlayamayan Bakasetas ve Visča’nın oyunu, takım oyunu adına iyi bir sinyaldi. Doğucan’ın özellikle topsuz oyunda kendini geliştirmesi gerekecek. Trezeguet, doğal olarak bir uyum sürecinde. Abdülkadir Ömür’ü sezon başından beri çok daha hazır ve antrenmanlı görüyorum. Bu sene Siopis’in ilk tercih olacağı söyleniyor. Zaten orijinal mevkisi ön libero olan Siopis ve Doğucan var. Doğucan’ın uyum süreci tamamlanana kadar Siopis’in orada bir rakibi yok. Siopis, Abdullah Avcı’nın Berat’tan beklediği her şeyi, çok daha sade bir şekilde gerçekleştiriyor. 

Hatayspor ciddi bir felâketle karşı karşıya kalmadığı takdirde ligin orta sıraları için iddialı bir takım olabilir. Ortada Hatay’ın için çok ciddi bir sorun bulunmuyor. Trabzonspor, ilk hafta maçı için kötü bir kura. Burada Trabzonspor’un düşmediği tuzağa birçok Anadolu takımı, özellikle kendi evinde düşer, düşecektir de. Kaldı ki Hatayspor, bir Anadolu takımı için kötü değil. Yalnızca yaş ortalamaları biraz yüksek ve yedek kulübeleri de yeterince güçlü değil. 

Trabzonspor’un ise ön alanının çok daha hareketli olması gerekiyor. Yoksa üretmekte zorluk çekebilir. Özellikle Hamšik olmadığında takımın bir oyun içi lidere ihtiyacı oluyor. Burada bazı oyuncuların sivrilmesi gerek. Top rakipteyken zaman zaman özellikle orta sahalar, oyundan düşebiliyor. Her oyuncuyu ve takımı ciddiye almak gerek.